Şimdi düşünmek zamanı..

Şimdi düşünmek zamanı..

Güney’de Hewlêr’de cereyan eden bazı nahoÅŸ olaylar dışında tüm gözlemcilerin kabul ettiÄŸi seçimler yapıldı. Kürdistani Liste yeniden en fazla parlamenteri çıkardı, Mesut Barzani büyük bir çoÄŸunluÄŸun ve ilk kez doÄŸrudan doÄŸruya halkın oyu ile baÅŸkan seçildi. Tüm seçilenleri kutlarım.

Seçim propagandası sürecinde Türk basını, neredeyse açık bir ÅŸekilde Noşîrwan’ın öncülüğünde kurulan Goran Listesi’ni destekledi. Aynı desteÄŸi, kapalı da olsa, Kuzeyli bir Kürt ajansı, en aÅŸağısından kuzeyli bir Site ve Irak’taki ÅŸii Saddam Rejimi yanlıları da verdi. Bunu da bir kenara not edelim.

Åžu anda seçimler geçmiÅŸ bulunuyor. Siyasilerimiz artık önlerinde biriken devasa sorunlarla boÄŸuÅŸmak durumundadırlar. Bu sorunlarla mücadele ederken, ki bir varolma veya yokolma noktasındayız, Kürtler’in kendi iç “kırmızı çizgileri” olmalıdır. Bunlar ÅŸu iki sene içerisinde hayati öneme sahiptir.

Kırmızı çizgi olarak kabul edilmesi gereken noktalar şunlardır:

-Hiç bir Kürt partisi, güçbirliÄŸi odağı ve ÅŸahsiyeti ulu orta eleÅŸtirilerle bir diÄŸerini yıpratmamalı, Noşîwan’ın Güneyli iktidarı ABD’ye ÅŸikayet ettiÄŸi gibi, Kürtler’i onur kırıcı duruma düşürmemelidir. Olaylar için karşılıklı görüşmenin çözümleyici olduÄŸu unutulmamalıdır.

-Hiç bir Kürt partisi, ÅŸahsiyeti ve organizasyonu, gerginlik çıkarmamalı, Noşîrwan’ın geliÅŸtirdiÄŸi akıl almaz hakaretlere tevessül etmemeli, halkın iradesini içine sindirmelidir. Bu demokrat olmakla ÅŸark kurnazı olmak arasındaki kalın çizgidir.

-Hiç bir Kürt partisi, ÅŸahsiyeti ve organizasyonu bu kritik dönemeçte tribünlere oynamak, Ä°ktidarı yıpratmak amacıyla sertlik yanlısı görünmek gibi bir lükse sahip deÄŸildir. Noşîrwan buna hızla hazırlanıyor.. Oysa bu sertlik yanlısı Zat’ı ben 1976’dan beri tanırım. 114 kiÅŸi ile silopi Cizîr arasındaki bölgeye çıktığında bir tek kurÅŸuın dahi sıkılmadan güçlerini dağıtan bu adam sert olsa ne yazar? Ama ben Türk Devleti ile ÅŸii Saddam rejimi’nin başı ola Maliki tarafından, çıkarları gereÄŸi, teÅŸvik edileceÄŸi kuÅŸkusunu ciddi bir ÅŸekilde taşıyorum.

-Kürtler’i yok etmek için seçim kampanyası sırasında sürekli dirsek temasında bulunan düşmanlar, Kuzey’de ve Güney’de yeni bir saldırı kampanyası geliÅŸtirmektedirler. Kürtler bu süreç boyunca rahat hareket etmeıkten uzak duracak, düşmanın tehditlerine, diplomatik yolları sonuna kadar kullanmak kaydıyla karşı duracaklardır..

-Hiç bir Kürt partisi ve organizasyonu Güney’de Kerkük’ü, Kuzey’de adil ve eÅŸitlik temeline dayalı bir barışı yerine boyun eÄŸme anlamına gelen siyasetler geliÅŸtirmemeli..

Bu noktada beni haklı çıkaran bir demeç, Mahmud Osman’dan geldi. DoÄŸrusu bu demeci okuyan Kürtler’in hala “sen-ben” kavgasında olan bazı siyasi liderleri, ÅŸahsiyetleri ve organizasyonları anlamaları mümkün deÄŸil. Mahmud Osman’ın açıkladığı kadarı ile ABD, Ä°ngiltere, Arap Devletleri, Türk Devleti ve BM, Kürtler’in 140. Madde’nin deÄŸiÅŸtirilmesi için baskı yapmaktadırlar.. Ãœstümüze gelmeyen baÅŸka büyük güç kaldı mı?
Görüldüğü kadarı ile Kürdistan bir bütün olarak ciddi tehdit altındadır. İlahları kurban istiyor bizi! Sorun boyun eğip eğmeyeceğimiz çerçevesinde düğümleniyor.
Ben siyasi bir ÅŸahsiyet deÄŸilim. Bir siyasi gözlemciyim. Bundan dolayı yazdıklarım sadece beni baÄŸlar. Bundan dolayı Türk Devleti öküz altında buzağı aramasın. DiyeceÄŸim ÅŸudur: Kürtler’in 2010’a kadar vakitleri vardır. Düşman o zamana kadar çeÅŸitli yemler atarak Kürtler’i atıl durumda bırakmak istemektedir. Çünkü ABD’nin güçlerini geri çekmek için belirlediÄŸi takvimin son günleri o zamana rastlar.
Peki o zamana kadar ne yapılabilir?
Bütün mahalli güçlerin gözleri ABD’nin üstünde. Arabından Türküne kadar Kürd’ü sofrasına koyan bu güçler, zamanı da oldukça iyi kullanıyorlar. Bazan Güneyli LiderliÄŸe göz kırpmalarını iyi okumak lazım. Bu, bir senaryonun parçalarından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Öte yandan Kuzey’de yeniden sahnelenen faili belli ÅŸehadete erdirme olayları yeniden tırmandırılıyor. Tehditler, tutuklamalar, gözaltılar hız kesmeden sürdürülüyor. Ama düşmanın planı geneldir.
Biraz düşünce okuyalım: Kürt baskı altındadır… Kıpırdayamaz durumdadır. ABD koruması da, her ne ise, kalkmak üzeredir. O halde sabırlı olmak gerekiyor.. Günü gelmeden hatalar yapmamak için ellerinden geleni yapmak durumundadırlar. Sürekli istiÅŸare halinde bulunmaları, hazırlık aÅŸamasını doÄŸru kullanma ve sonunda hep birlikte gerekeni yapma hesabından ileri geliyor.
Bu saptamaların ışığında Kürt, hamasi nutuklarla yetinemez. Kerkük’ü asla bırakmayız demekle söylemi, eylemli kalkışma olmazsa geçersizdir. Kerkük ÅŸu anda ”ÅŸii Saddam” Maliki’nin baba mülkü gibidir. Ordusu orada. Biz ise sadece nutuk çekiyoruz.. Biliyorum; yazı yazmak kolaydır. Orada ateÅŸ harlandığında nelerin kaybedileceÄŸini hesaplamak, gücümüz ölçüsünde (burada kast ettiÄŸim bazı sorumsuz çevrelerdir) iyi düşünerek fikir serd etmek, halkın çekebileceÄŸi acıları bir köşeye yazmak zorundayız. En büyük acının eldekini de kaybetme riski olduÄŸunu da liderler düşünmeli.

Ama Kürt kazanımlarının tümü tehdit altındadır. Türk Devleti istihbaratı ile, satın alma gücü ile, fiili askeri varlığı ile Güney’de iken buna ABD baÅŸta olmak üzere başından beri müsaade edenlerin yarın neler yapabileceklerini iyi hesaplamak gerekiyor. Oysa her sorunu çözmenin bir yolu mutlaka vardır. Yeter ki tek adamlıktan, tek parçacılıktan vazgeçilsin. Üç ayrı kökten gelen düşmanlar, tek ses halinde haykırabiliyorlarsa, Kürtler neden aynı ÅŸeyi yapmaktan uzak duruyor, merhabalaÅŸmaktan bile korkuyorlar anlamak mümkün deÄŸil. Öncelikle bu çekingenlik atılmalı, birlik için atak olunmalıdır. EÄŸer suyun başında oturanlar bunu yapmazlarsa tarih onları asla affetmeyecektir..

Benim düşünceme göre Kürt liderlerinin önünde iki yol vardır (Güney’de).

-Birinci yol, ABD geri çekilmeden radikal bir ÅŸekilde yumruÄŸu masaya indirmek ve Kerkük sorununu gerekirse, Irak Anayasası’na uygun olarak, zora dayalı da olsa çözmektir. Bu çözümü aktüel olmaktan alakoyan 2005’ten itibaren çevreye kulak kesilen Bush yönetimi ve ardından gelen “islamcı” Obama yönetimi’dir. Oysa yürürlükteki anayasayı onaylayan ve halk oylamasına sunulmasına yeÅŸil ışık yakan ABD yönetimleri söz konusu yasanın uygulanmasını pazarlığa tabi tutmamalıidi. Kürt Yönetimi Bush ve Obama’yı ciddiyete davet etmelidir. Bunun yolu laftan deÄŸil, eylemden geçer. Bugün ortaya çıktığı gibi; Obama Yönetimi, Sadr denilen kaatil ile Ankara’da masaya oturacağına meÅŸruiyet sınırları içinde hareket eden güçlere arka çıkmalıdır. Kürtler hakları olanı istiyorlar. Hiç kimsenin evine göz dikmiÅŸ deÄŸildirler. Kerkük, bir petrol pompası olarak görülmemeli, yörenin Kürt kiÅŸiliÄŸi görülmelidir. Ä°ÅŸte bunu saÄŸlayacak olan da ciddi bir Kürt duruÅŸu olacaktır.

-İkinci yol; bugüne kadar sürdürülen yoldur. Bu yolu okuyucu çok iyi biliyor.. Sonuçları ortada.

2009-07-28

A Sirac Kekuyon