Hatip Dicle vs ErdoÄŸan..

İki ayrı kişilikte insan. İki ayrı cephede. İki ayrı güce dayanan. İki ayrı menfaat grubunun sözcüsü.. Biri Hatip.. Diğeri Recep. Peki kim kimdir şu an cereyan eden kavgada?

Önce bir sahte demokrat ve sahte barışçı, aslanda teslimiyeti dayatan bir kafa yapısının ürettiÄŸi safsata temelli bir duruÅŸa deÄŸinmek isterim: Demokratlar ile faÅŸistler arasında cereyan eden kavganın taraflarıdan Recep ve temsilcisi olduÄŸu “menfaat grubu”nu savunanlardır bunlar. Hatip’in haklı-haksız yargısında yerini ve haklı duruÅŸunu tersyüz etme eÄŸilimi olarak gördüğüm bir duruÅŸtur bu... Yani saldırgan ile mazlum Türk Devleti’nin kanunlarına dayanılarak kamuoyu nezdinde yargılanıyor, mazlum olan saldırgan, zalim ise savunmada gösteriliyor. NeymiÅŸ efendim; “ÅŸartlar ne olursa olsun, meclise girmemek ÅŸantaj ve tehdit”miÅŸ. Uzaktan bakan da Hatip ve destekçilerini top, tank, uçak, helikopter, NATO ve AB destekli bir kavgayı çıkararak “zavallı” Receb’in destekçilerine ve başında bulunduÄŸu Türk Devleti’ne saldırmaya hazırlandıklarını sanır.. Pes ki nasıl pes! Bu muhakeme ancak ve ancak faÅŸizmin dümen suyuna girmiÅŸ kiÅŸiliklere yakışır. Türk Basını’nın önemli kalemşörlerinin kafa yapısı böyle kaldıkça daha çok gençler toprakla kucaklaÅŸacaktır, bunu gören görecektir.

Åžu anda ErdoÄŸan tarafından bilerek ve hesaplanarak yaratılan bir kriz yaÅŸanıyor. Bu krizi kullanarak baÅŸkanlık sistemi dediÄŸi tek adam diktatörlüğüne ulaÅŸacak sayısal bir çoÄŸunluÄŸa erme isteÄŸi açıkça seziliyor. Türk Meclisi’ne 325 adamını soktuÄŸu %50’lik bir oyu var. Åžu anda birini MHP’den, diÄŸerini Blok’tan çaldığı çaldığı iki adam ile 327’yi bulmuÅŸ durumda. Halkın iradesini pervasızca çalan bu diktatör bozuntusu, yakında mebus pazarı da kurarsa ÅŸaÅŸmayınız. Gözü MHP ve CHP içinde yer alan kiÅŸiliksiz 3-4 adamdadır. Böylece tek adam olma yolunu “meÅŸru zeminde” de (siz bunu kanuni zemin diye okuyun) sonuna kadar açmış olacaktır. Bunu yaÅŸayan görür. Kısacası Duçe direniyor, mezarları kazılmakta olan diÄŸer Türk partileri seyrediyor...

Åžimdi gelelim Recep ile Hatip’in mukayesesine..

Recep, sırtını ABD’ye dayamış sözde Ä°slam, aslında münafık bir unsurdur. ABD’nin baÅŸlattığı ve dar bir sahada cereyan eden III. Dünya Savaşı’nda önem kazanan Türk Devleti’nin başındaki bir maÅŸadır. Evet, yeni ve dar sahada cereyan eden bu yeni dünya savaşına ben “düşük yoÄŸunluklu dünya savaşı” diyorum. SavaÅŸ esas olarak toprak kazanmak veya sömürgeci amaçla yürütülmüyor. Buna dikkatinizi çekerim. Bu yeni savaÅŸta asıl amaç stratejik anlamda dünyayı ve kaynaklarına giden yolları kontrol altında tutmaktır. Bunun için bir anlamda anti-islam bir savaÅŸ gibi görünüyor.. Ama şöyle bir düşünürsek, Panama’nın iÅŸgali de bu uzun soluklu savaÅŸ esnasında cereyan etmiÅŸ, bir devletin baÅŸkanı derdest edilerek ABD’de yargılanmış, müebbed hapse mahkum edilmiÅŸti (uyuÅŸturu karteli reisi suçlaması ile). O müdahalede amaç Panama kanalı’nın kontrolunu devam ettirmekti ve öyle de oldu. OrtadoÄŸu’daki müdahaleleri bir arada düşünürsek, burada da amaç Akdeniz’in, NATO’nun bir gölü olmasını devam ettirmektir. Libya bunun için dayak yiyiyor, Tunus bunun için alt-üst oldu, Mısır’daki Nasırizm bunun için yeniden dizayn edildi, Nefret ettiÄŸim ve yıkılmasını alkışladığım Saddamizm bunun için yerle bir edildi. Ä°ÅŸte Recep bu Akdeniz Savaşı’nda iÅŸi yumuÅŸatmak için isim olarak lazımdı ve kullanıldı, hala da kullanılıyor. Suriye ile can ciÄŸer sarması iken ÅŸimdi müdahale tehdidi ile Åžam’ı kışkırtan Ankara, bu Akdeniz Savaşı senaryosundaki rolunu layıkı ile oynuyor..

Ä°ÅŸte bu Recep’in, bu iÄŸrenç, ahlaksız, vicdansız ve yalana yatkın kiÅŸiliÄŸi dolayısı ile hem OrtadoÄŸu’da, hem Afganistan’da oynadığı rolu dolayısı ile NATO tarafından el üstünde tutuluyor, Türk Devleti’nde iktidarı kaybetmemesi için açık kart destek veriliyor. Åžu sıralar ABD’nin önde gelen basın kuruluÅŸlarının Türk Devleti’ni dış maceralara ittiklerini hep birlikte izliyoruz. “Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nu canlandırma” iması bu teÅŸvikin en önemli parçasıdır. Recep gaza gelebilir ve Suriye’ye müdahale edebilir.. Tabii ki bu geri dönüşü olmayan bir macera olacaktır. Fakat müdahale ile her ÅŸeyin sona ermediÄŸi görülecektir. Türkler bunun sonuçlarına katlanmakta yalnız kalacaklardır. Geri dönüşü olmayan bir yoldur bu (Point to no return). Ekonomik bakımdan büyük darbe yiyeceÄŸi bir macera olacaktır bu.. Araap-Türk Savaşı’nda ABD ve giderek Batı, Ä°srail’e verdiÄŸi desteÄŸi Türk Devleti’ne vermeyecektir.

Kukla Duçe ErdoÄŸan’ın son zamanlardaki aşırı kendine güven duyguları artık gizlenemiyor. Bunun altında yatan sebebi bakar görmezler bile fark etti. Ama anlayana..

Åžu anda cereyan eden Türk Devleti-Ä°srail görüşmeleri de organize görüşmelerdir. Her iki Filistinli Lider’in Ankara’nın davetlisi olarak ErdoÄŸan’la temas halinde bulunmaları “düşük yoÄŸunluklu dünya savaşı”nda yeni bir aÅŸamadır. Filistin yakında teslim bayrağı çekerse ÅŸaÅŸmayın. Ezilenlere, özellikle Libya, Filistin ve Suriye Halkları’na karşı kotarılan tüm kirli tezgahların merkezi haline gelen Ankara’nın, seçimlerdeki hırsızlıklar, kirlilikler, Vekil çalmalar konusunda Batı kaynaklı hiç bir ciddi baskıya prim vermeyeceÄŸi ortadadır. ErdoÄŸan cereyan eden tüm sözde olumsuzluklara gülüp geçmektedir.

ErdoÄŸan türü faÅŸizmde bütün benzeri öncellerinin sahip olduÄŸu hiyerarÅŸiyi görürüz. En üstte Åžef, ErdoÄŸan, yer alır. O aynı zamanda yürütmenin başıdır. Onun altında vurucu güç olarak Ä°mamın Ordusu (Polis) ve MÄ°T bulunur. Kontralar yeniden can bulmaktadırlar. Ordu beyaz bayrağı çekmek üzeredir. ErdoÄŸan hiyerarÅŸisinde daha sonraki kademede yargı gelir. Bu “erk” doÄŸrudan doÄŸruya Åžef’in güdümündedir. Meclis dahil, tüm alanların üstündedir. Kimin vekil olabileceÄŸi, kimin vekil kalacağı Åžef’e karşı sorumlu olan bu “erk”in sorumluluÄŸundadır. Meclis ise en kiÅŸiliksiz günlerini yaÅŸamaktadır. Mustafa Kemal zamanında bile mebusluk müessesi bu kadar aÅŸağılanmamıştır. O artık büyük oyunda önüne gelen evrağı tastik eden bir noterdir.

Peki ErdoÄŸan’a karşı “savaÅŸan” Hatip kimdir. Resmi hikayesi şöyle:

“1954 Diyarbakır doÄŸumlu. 1979 Ä°stanbul Teknik Ãœniversitesi Ä°nÅŸaat MühendisliÄŸi Bölümü’nü bitirdi. 1970′li yıllarda Devrimci DoÄŸu Kültür DerneÄŸi’nde (DDKD) çalıştı. 1984 yılında gözaltına alındı. 1991 yılına SHP-HEP seçim ittifakıyla Diyarbakır Milletvekili seçildi. Aynı yıl HEP’e katıldı. 12 Aralık 1993 tarihinde DEP Genel BaÅŸkanlığı’na seçildi. 2 Mart 1994 tarihinde TBMM tarafından milletvekili dokunulmazlığı kaldırıldı. Aynı gün, Orhan DoÄŸan ile Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Ekipleri tarafından gözaltına alındı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına dayanak oluÅŸturan Ankara DGM BaÅŸsavcısı Nusret Demiral tarafından hazırlanan iddianamede “vatan hainliÄŸi” ile suçlandı. Daha sonra hapis cezası aldı ve 10 yıl cezaevinde kaldı. 10 yıl sonra tekrar yargılanarak 2004 yılında tahliye edildi. Tahliye edildikten sonra siyasi çalışmalarına devam etti. DiÄŸer milletvekili arkadaÅŸları, Kürt siyasetçileri ve aydınlarla birlikte Demokratik Toplum Hareketi’nin kuruluÅŸunda yer aldı. Bu hareket bir süre sonra DTP (Demokratik Toplum Partisi)’ne dönüştü. Siyasi yasaklı olduÄŸu gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi tarafından parti üyeliÄŸi düşürüldü. Siyasi çalımalarına devam eden Dicle, Demokratik Toplum Kongresi’nin kurulmasına öncülük etti ve bu kongrenin eÅŸbaÅŸkanlığı ve sözcülüğü görevini üstlendi. 2010 Nisan ayında gerçekleÅŸen “KCK operasyonuyla” tutuklandı ve hala cezaevinde.” (internetten).

Şimdi bu hikayenin içini dolduralım:

Hatip siyasi hayatı boyunca mazlumların safındadır. Dünyada, OrtadoÄŸu’da, Türk Devleti’nde ve giderek Kürdistan’da zalimlerin baÅŸ düşmanı, mazlumların yiÄŸit bir militanıdır. Sırtını dayadığı güç olarak halkından baÅŸka bir güç yoktur. Tavizsizdir. Sırtını dayadığı Kürt Halk çoÄŸunluÄŸu gibi, korku duvarını aÅŸmıştır. Bilgi birikimi, siyasi donanımı ErdoÄŸan takımını defalarca katlar düzeydedir. Yükselme uÄŸruna elinin altında bulunan herÅŸeyi, kendisini bile satmaya hazır olan Duçe’nin aksine, Hatip her zaman dimdik ve omurgası saÄŸlam biri olarak ayaktadır. O bir onur abidesidir. KiÅŸiliÄŸi, Ulusal-sınıfsal gururu, onuru, haysiyeti ile halkının gözdesi, düşmanının korkulu rüyasıdır.

Åžu karanlık günlerde, Blok’u oluÅŸturan siyasi kadro ve destekçi kitlelerle birlikte zindanda bile zalimlere korku salmaktadır.

Yeri gelmiÅŸken; bu satırları Hatip adını taşıyan birine düzülmüş methiyeler sanmayınız. Burada ”Hatip”i çoÄŸul olarak almazsanız bu kez siz çıkmaza girersiniz. Hatip’in kendisi de bunu istemez. O bedel ödeyen ve ödemekte olan milyonlarca Kürt’ten sadece biridir. Bir avuç özgürlük uÄŸruna belki bugün de vatan toprakları ile kucaklaÅŸacak olanların sözcüleri arasında bulunmak onun tek mutluluÄŸudur.

Åžu anda blok’un verdiÄŸi büyük savaşımı anlamak için tek tek aÄŸaçlara deÄŸil, ormana bakınız. Lider’inden tutun en arkadaki sessiz militanına kadar dev bir yürüyüş cereyan ediyor. Bu yürüyüş, dünyadaki zalim güçlere, Ankara’ya ve Duçe ile sözde muhalefete oy veren %90’ı aÅŸkın kış uykusundaki kiÅŸilere raÄŸmen kesintisiz devam ediyorsa, siz bu hareketi doÄŸuran makinaya, imana bakın..

Hatip, Ä°mralı’nın, Kandil’in, Dağın, ovanın bir parçasıdır. Åžef deÄŸil, neferdir! Neferin Åžefleri yendiÄŸi günün yakın olması dileÄŸi ile Blok direnişçilerini selamlıyorum..

2011-06-25

A Sirac Kekuyon