Erdoğan tipi faşizm artık bir gerçektir-IV

Sonuç

FaÅŸizmin ErdoÄŸan tarafından neredeyse aynen kopyalanan diÄŸer temel direklerini ise bu yazıda ortaya koyacağım. Böylece benim, geliÅŸmekte olan bir devleti (TC’yi) esas alan neo-faÅŸizm konusundaki teori demeyelim de, daha gerçekçi ve mütevazi bir niteleme ile, saptamalarımı tamamlayacağım.

Erdoğan Faşizminde Kuvvetler ayrılığı bitmiştir.

Demokrasilerde üç temel güç vardır. Bunlar;
-Yasama
-Yürütme ve
-Yargı

Yasama

Türk Faşist sistemi, 1980 cunta anayasası izin verdiği için aday olarak başvuran kişileri isterse tek başına partilerin genel başkanları elemeye tabi tutabiliyorlar. Bu ilke bütün sistem partileri tarafından benimsenmiştir. Yani genel başkanlar kendilerine muhalefet etme potansiyeli olan aday adaylarını liste dışı bırakabilirler. Fiili duruma baktığımızda bu olanak parti başkanları tarafından tereddütsüz uygulanmaktadır. Böylece meclise giren milletvekilleri aslında genel başkanların kapıkulları gibidirler.

Seçim barajının %10 olması gibi bir adaletsizliÄŸi, sistem partilerinin irileri tereddütsüz benimsemiÅŸlerdir ve bu barajı indirmek gibi bir niyetleri olmadığını da açıkça ortaya koyarlar. Bu barajı özellikle AKP, Kürdistanlı Demokratlar’ın meclis platformunu kullanmalarını engellemek için istemektedirler. PKK’nin 1970’li ve 1980’li yıllarda hızlı ve ihtilalci bir tarzda ortaya çıkması ve Kürtler’in meclis platformunu kullanmaya baÅŸlaması Türk Sistem Partileri’ni endiÅŸelendiriyordu. Kürtler’in blok oluÅŸturarak meclise girmeleri de türlü oyunlarla engellenmiÅŸ, kendi baÅŸlarına ve sadece bilinç patlaması yaÅŸamış olan yurtseverlere dayanarak %10 barajını aÅŸmaları mümkün olmamıştı.

Özellikle AKP döneminde sahtekarlığın esas alınması, hırsızlığın siyasi baÅŸarı sayılması ile ErdoÄŸan ekibinin bu baraj hilesine daha sıkı bir ÅŸekilde sarılmasına yol açmıştı. Normal bir D’Hont sistemi ile 90 vekil çıkararak sesini çok gür çıkarabilecek olan Kürtler, Türk gerçek sosyalistleri ile de birleÅŸerek bu sayıyı 110-120’ye çıkarabilecek ve ErdoÄŸan faÅŸizminin oluÅŸum sürecini bir dereceye kadar tıkayıp, Kemalist veya BaÅŸbuÄŸcu faÅŸizme dönüşü de, sertliÄŸe meydan vermeden, durdurabilecekti. ErdoÄŸan, Askerler ve “ılımlı islamist” bir iktidarı bölgesel çıkarlarına uygun bulan müttefikleri bu “tehlike”yi gördüler ve Avrupalılar’ın görünürdeki itirazlarına raÄŸmen barajı indirmediler.

Ä°ÅŸte bütün bu karmaşık süreç, Mecliste bariz bir Türk Sistem Partileri ve bu partilerin liderlerinin sultasını saÄŸladı. Yasama, Türk FaÅŸist sisteminde doÄŸrudan doÄŸruya Åžefler’in elindeydi. Ayrı bir denetim gücü olamadı.

Yürütme

Yürütme zaten Åžefler’in memurlarından oluÅŸuyor. ErdoÄŸan bakanlar kurulu üyelerini uÅŸağı sanıyor ve onları “benim bakanım” diyerek aÅŸağılıyor. Hiç bir bakan onun söylediklerinin dışında bir görüş üretmeye cesaret edemiyor. Kısacası bakanlar kurulu demek, ErdoÄŸan demektir.

Yargı

Yargı ise uzun süre Kemalist ve bağımsız pozisyonunu muhafaza etmeye çalıştı. Bu tutumları ile yargının ÅŸefleri, ErdoÄŸan tarafından temizlenmeleri gereken engeller olarak görüldüler. Gerçi olaÄŸanüstü yetkili mahkemeler ve savcılar TCK’nın 250. 251. ve 252. Maddeleri “sayesinde” kurulmuÅŸlar ve harıl harıl insan tutukluyorlar, konut dokunulmazlığı, haberleÅŸme özgürlüğü, özel hayatın gizliliÄŸine izin vermiyor. Ama bunlar da ErdoÄŸan’a yetmiyor. Av Mehmet Cengiz Türk Devleti’nde hukukun gladyolaÅŸtığını söylerken Özel Yetkili Makemeler’in pozisyonunu kastediyor. Bunları istiklal mahkemelerine benzetenlerden biri de benim..Özellikle Kürdistan’daki faaliyetleri itibarı ile hiç bir farkları kalmayacak gibidir.

Yargının bağımsızlığının göstergesi olan ve yürütmenin içinde yer almadığı bir kurulun oluÅŸması gerekir. Bu uygar dünyada böyledir. Ama ErdoÄŸan var olan Kemalist hakimler ve savcılar yüksek kurulunu (HSYK) dahi yıkarak yargıyı tamamen egemenliÄŸi altına almayı yeÄŸlemiÅŸtir. Türk Danıştayı’nın balyozlanması yoldadır. Türk Anayasa Mahkemesi tamamen kontrol altına alınmıştır.

Kısacası yargının ipleri de ErdoÄŸan’ın ellerindedir. Kuvvetler ayrılığı artık açıkça yok edilmiÅŸtir. FaÅŸizmin karekteri bunu emrediyor.

ErdoÄŸan’ın iki ordusu

FaÅŸist ÅŸeflerin en fazla üstünde durdukları ÅŸey, kuvvettir. Sokağı, sınırı, sınırötesini ve evleri denetim altında tutan gücü elde tutmak faÅŸist ÅŸeflerin olmazsa olmazıdır. ErdoÄŸan elbette onlardan geri kalamazdı. Fakat Kemalizm’in kökleÅŸtiÄŸi ve cumhuriyetin bekçisi olarak yetiÅŸtirdiÄŸi Türk Ordusu kolay kolay hizaya getirilecek gibi deÄŸildi. Bunun için patronun, okyanusun ötesindeki ABD’nin desteÄŸi ÅŸarttı. Uzun git-gellerden sonra bu destek sonuna kadar saÄŸlandı. Bu desteÄŸe ilk iÅŸaret ABD BaÅŸkanı Bush’un, ErdoÄŸan’ın yanına aldığı Genelkurmay II. BaÅŸkanı Ergin Saygun’u alışılmadık bir ÅŸekilde dışarı çıkarıp, “siz askerler baÅŸka yerde görüşün” demesi ile kendisini açığa vurdu. Bunun anlamı, “artık size (darbeci Kemalistler’e) ihtiyacımız yoktur” demekti. Bu ziyareti Gül’ün ziyareti izledi ve Washington her konuda Türk Devleti’nin “Ilımlı Ä°slam” ideolojisini artık resmen okÅŸuyordu.

Ardından etkileri kaybetmekte olan Kemalistler’in baÅŸta Ankara Ä°stanbul ve Ä°zmir olmak üzere büyük illerde düzenledikleri büyük “Cumhuriyet Yürüyüşleri” gerçekleÅŸti ve mahÅŸeri kalabalıkları topladı. Bundan cesaret alan Büyükanıt, Gül’ün cumhurbaÅŸkanlığı adaylığına 28 Nisan muhtırası ile karşı çıktı. Fakat ErdoÄŸan ve ekibi, bir darbeden çekinmelerine raÄŸmen direndiler. Bu belirsizlik bir referandum niteliÄŸinde olan Temmuz genel seçimlerine kadar sürdü. ErdoÄŸan bir kısmı hile ile (Kürt oylarını çalmalarından bahs ediyorum) olmak üzere geniÅŸ bir meclis grubuna sahip oldu. Bu arada yeni Duçe, Büyükanıt’la 4 Mayıs 2007’de gizlenen bir buluÅŸma gerçekleÅŸtirdi. BuluÅŸmanın içeriÄŸini mezara kadar saklayacağım diyen ErdoÄŸan’ın, bu görüşmeyi “Dönüm noktası olabilir” ÅŸeklinde yorumlaması her ÅŸeyi açıklar. Ardından aynı sene yapılan Askeri ÅŸura toplantısında ihtiyatı elden bırakmayan ErdoÄŸan, BaÅŸbuÄŸ’un Genelkurmay baÅŸkanı seçilmesine ses çıkarmadı. Fakat artık harekete geçme zamanı idi.

Böylece düğmeye basıldı ve Ergenekon Davası, Balyoz Davası, “ıslak imza, kurutulmuÅŸ imza” vs gibi davalar için tutuklamalar baÅŸladı. Yüzlerce emekli ve muvazzaf asker gözaltına alındı, önemli bir kısmı tutuklandı. Bunların arasında onlarca general vardı. Bu derecede geniÅŸ asker tutuklamaları Türk Devleti’nde ilktir. Ä°ran’dan sonra bölgede ikincidir. BaÅŸbuÄŸ’un umutsuz çabaları sonuç vermedi. Kemalizm, Türk Ordusu’nda tırpan yemeye devam edecekti ve daha da edecektir. ErdoÄŸan duruma hakim olmuÅŸtu..

Ä°kinci Ordusu, Polis ordusudur. Åžu anda ErdoÄŸan’ın emrindeki polis sayısı 240 bini aÅŸmıştır (Ä°mamın askerleri). Silahlanma açısından ordunun standar konvansiyonel ağır savaÅŸ silahları dışında her türlü silaha sahiptirler. Çok geniÅŸ yetkilerle donatılan polisler, bilhassa Kürdistan’da, “sanık” öldürme olayları dahil hemen hemen hiçbir ÅŸeyden sorumlu tutulmamaktadırlar. Bir Kürt Milletvekili’nin (Sevahir) legen kemiÄŸinin kırılmasına yol açan polisler dahi soruÅŸturulmadı. Kürdistan’da polisin adam dövmesi, öldürmesi, iÅŸkenceye alması tabiidir. Hele Özel tim denilen bir kısım polislerin gözlerinin içine bakmak dahi vurulma sebebi olabiliyor. Faili meçhuller (benim okuduÄŸum bir belgede 20 bini aşıyordu), adam kaçırmalar, rehin alıp fidye istenenler sayılamayacak kadar çoktur. Türk Devleti’nin her tarafında, özellikle Kürdistan’da, kelimenin tam anlamı Korku imparatorluÄŸu hüküm sürüyordu.

Öte yandan Kemalistler’in en büyük silahı olan MÄ°T de ele geçirilmiÅŸ, Batı tarafından yetiÅŸtirilmiÅŸ olan bir BaşçavuÅŸ eskisi müsteÅŸarlığa getirilmiÅŸti. Bu ÅŸahıs MÄ°T’i baÅŸtan aÅŸağı elden geçirdi ayıkladı.

Basın yayın alanı

Erdoğan hiç bir alanı boş bırakmak niyetindeydi. Bu alanların en önelilerinden biri de basın yayındır. Başta Kürt Basını olmak üzere muhalif bütün basın ve yayın organlarının üstüne gitti. Sayısız tutuklamalar gerçekleştirildi (şu anda 64 gazeteci demir parmaklıkların ardındadır). Bu gazetecilerin öoğunu terörist olarak tutuklatan Erdoğan çok rahattır. Şimdi ise doğmamış bir kitabı tutuklamakla meşgul.

ErdoÄŸan büyük holdingler’in sahip oldukları medya kuruluÅŸlarını da büyük bir baskı altında tutuyor. Mesela DoÄŸan Medya grubuna milyarlarca liralık ceza kestirdi. Yandaşı ve ideologu olan Medyayı ise besledi, korudu. Bunların arasında en önemlisi olan Zaman Gazetesi’nin tirajı 800 Bini aşıyor. Tv’ler alanında da iÅŸler böyle. Zorla elkoyduÄŸu ATV’yi bir hısmına “hediye” etti. Öte yandan yerden mantar biter gibi TV istasyonları doÄŸdu. Ä°nsanların kafaları masallarla dolduruldu.

Basın ve yayın dünyası en fazla Kürtler’e ve onların Lideri Sayın Öcalan’a karşı kullanılmaktadır. Her komplo süslenerek veriliyor, yapay gündem yaratılarak kitleler yanlışa yönlendiriliyor. Åžehit Anneleri denilen her ÅŸeye maydanoz bir ÅŸebeke oluÅŸturulmuÅŸ, kutsal yaratıklar iöiÅŸ gibi saÄŸa sola saldırtılıyor, Sebahat’ın tokatı bile bunların propaganda alanına sokuluyor.

Görüldüğü gibi tamı tamına faÅŸist bir yönetim oturtuluyor. 12 Haziran Seçimleri bu rejimin oturtulacağı dönemeç olacaktır. Kemalistler’in KılıçdaroÄŸlu denilen çifte dönek (Kürt döneÄŸi, Alavi döneÄŸi) kiÅŸiliÄŸin elinde daha da batarken “Ilımlı Ä°slam” (siz saldırgan okuyun) doÄŸdu doÄŸuyor..

Duçe Erdoğan sinsidir.

Erdoğan Faşizmi bugünden direnişle karşılanmazsa yarın çok geç olacaktır..

2011-03-28

A Sirac Kekuyon