DTP Vak’ası, Laiklik ve Tamil DireniÅŸi-II

DTP Vak’ası, Laiklik ve Tamil DireniÅŸi-II

Ä°kinci konu laiklik mitingleri..

Bence laiklik mefhumu Türkler’in mevzuat ve dillerinde yeni bir din haline gelmiÅŸtir. Bu din Atatürk’ün sahneye koyduÄŸu asimilasyon oyununa yardımcı olacak, zaten bir “milletler mezarlığı halinde bulunan yeni Türk Devleti’nin ve ne idiğü belirsiz yeni Türk MilliyetçiliÄŸi’ni güçlendirecekti, öyle de oldu.

Evet, Türk Devleti bir milletler mezarlığıdır. Ermeniler, Suryaniler, Nasturiler, Pomaklar, Traklar, Batı Gürcüleri, Lazlar, Pontuslular, Elenler ve giderek Kürtler yok ederek adını “Türk Milleti” olarak andıkları bir barbarlar topluluÄŸunu koydular. Bu millet’in bir ayağı din olmuÅŸtu, diÄŸer ayağı ise “emperyalist istila” dedikleri I. Dünya Savaşı’nda Almanlar da teslim olunca Anadolu islamlarının, Yeni Türk Devleti’nin kuruluÅŸunun hizmetine sundukları direniÅŸ ruhu olmuÅŸtu. BaÅŸlattıkları ihtilalle yalnız kalan ve kuÅŸatılma durumunu yaÅŸayan Rusya’daki Leninist oluÅŸum, Anadolu’daki bu maÄŸlupların kayıplarını asgariye indirmek için gösterdikleri çabaya “anti-emperyalist direniÅŸ” adını taktılar ve Komunist Hareket tarafından dünyaca desteklenmelerinin öncülüğünü yaptılar. Oysa cereyan eden bir emperyalist hareketti, Türk-Osmanlı Devleti de bu savaÅŸta pay sahibi olmak için yerlerini almışlardı. Hepsi bu..

Hem Türk’ün “Yemen”de, “Trablusgarb”da, Bulgaria’da, Elen Ãœlkesi’nde, Kürdistan ve Ermenistan’da ne iÅŸi vardı? Ä°ÅŸte bu büyük savaÅŸ sonrasında ellerinde kalan veya gaspettikleri toprakları muhafaza etmek için bir yandan yeniden katliamlara giriÅŸtiler, öte yandan da Batı’yı yanlarına çekmek için büyük bir makyaja giriÅŸtiler. Buna “Atatürk Devrimleri” adını taktılar. Laiklik bunun en saptırılmış, Asker-Sivil Bürokrasi tarafından en fazla sahip çıkılanıdır. Çünkü bu prensiple dışta Batı’yı aldatmak (eÄŸer aldatabilirlerse) daha kolay olacak, İçte ise Åžafii mezhebi yok edilecek, baÅŸka dinlerin en önemlisi olan Alevilik ya tamamen islamın bir mezhebi haline getirilecek, ya da eritilecekti.

Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak ve Tek Ä°deoloji (buna çoÄŸunluk resmi ideoloji diyor) esasına dayanan Kemalizm, en fazla laikliÄŸi kullanarak Kürtler’i parçalamayı ve böylece yutmayı hedeflemiÅŸti. Büyük çoÄŸunluÄŸu ılımlı müslüman olan Kürtler, laiklik sayesinde “alevi-sün’i” olarak zıtlaÅŸtırılmış, düşmanlaÅŸtırılmıştır. Bu düşmanlığın hala bütün derinliÄŸi ile sürdüğünü görmemek, bakar görmezliktir.

Bence laik olmak, adam olmaktır. Kürdistan’da kadına 50 yıl önce ve sonra baktığımızda nüfusun yarısının nasıl eziyete çekildiÄŸini, geriye itildiÄŸini, gerçek hayat ile iliÅŸkilerinin nasıl kesildiÄŸini açıklıkla görürüz. 50 yıl önceki Kürt Kadını’nın konumu ile Türk ırkçı laisizmi arasında pozitif bir iliÅŸki yoktur. O günkü Kürt Kadını’nın serbestliÄŸi, doÄŸrudan doÄŸruya Kürtler’in geleneksel sistemi ile iliÅŸkilidir.

Ben bazı örnekler vereyim.

1950’de yaÅŸadığım Dakon-Siwon yöresinde sadece üç çarÅŸaf vardı. Bunlar da Åžeyh Aileleri’ne aitti. Åžimdi ise Kadınlarımız ‘Elok (Hindi-Turkey) sürülerine benzer tek tip bir kıyafetin ardına saklanmak zorunda bırakılmışlardır. Tıpkı hapishanelerdeki uygulama gibi. Aynı yıllarda Derêaryonlu Gûlê (ismi yanlış hatırlamış olabilirim) yedi köyün muhtarı idi. Mıntıkamdaki Gûlê Siweson, Halam Zeyneb, Demirci Miho’nun anası gorê vs tam birer cemaat insanı idiler. Åžimdi onların Kız evlatları ne durumda?.. Ne ben söyleyeyim, ne de siz dinleyin.. Kadınlarımızı bu hale getiren, üretimden neredeyse koparılan kadınlarımızın yaÅŸadıkları bu iç karartıcı durumun sorumlusu elbette Türk sistemidir ve bunların içinde en bilinçli hareket edenleri ise sözüm ona laiklerdir. Maksat Kürt direniÅŸi kırılsın!

Türk Devleti’nın tabanını oluÅŸturan kümeler arasında en biliçli milliyetçiler kendilerine “laik” ünvanını uygun gören kemalistlerdir. Herkes MHP’ye bu payeyi verir. Ama kazın ayağı öyle deÄŸil. MHP’liler sadece hayali akıncı bir zihniyetle hareket eden avantüristlerdir. Ama kemalist laikler öyle deÄŸil. Onlar ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar. Kürtler’i asimile etmek için sürekli olarak çalışanlar, fikir üretenler bunlardır. Zor kullanma ile “ÅŸefkat” dedikleri metodları bir harmani içinde kullananlar bunlardır. Bütün Kürt Düşmanları ile dirsek temasını kaybetmeyenler yine bunlardır. Hasan Hüseyin Korkmazgil Saddam’nın daveti ile Irak’a gidip o sırada yenilginin acı yüzü ile tanışmış olan Kürtler’i küçük düşüren kitabın yazarı bu Zat’tı.. Ecevit en büyük dost olarak Saddam’ı seçmemiÅŸ miydi? Mihri Belli, Yalçın Küçük vs gibi Kürtler’in sırtlarından geçinen sözde solculardı. Geçen hafta ölen Türkan Saylan bütün hayatını Kürt kadınlarını TürkleÅŸtirmek için çalışmamış mıydı? Ergenekoncular’a bir bakın bir tek dost görebilir misiniz? Perinçek denilen ruh hastası mı?

Evet yazı dizimin bu bölümünü de bitirdim. Burada amacım, son zamanlarda kafaları karışmış olan Kürtler’in bazı ÅŸahsiyetleri arasında baÅŸlayan “acaba” sorusuna karşı uyarı görevimi yerine getirmektir..

Gelecek yazı da Tamil konusunu işleyeceğim..

2009-05-21

A Sirac Kekuyon