Ben yazmayalı

Ben yazmayalı

Ben yazmayalı beş ay geçti.. Hastalığın yarattığı potansiyel düşüklüğü ile boğuştum ve yeni projemin birinci kitabına son noktayı koydum.. Hastalık beni hala yenemedi. Yazıp, telefonla arayıp bizzat ziyaret ederek durumumu soran arkadaş ve dostlara gururla bildiririm.. Şunu çok iyi anladım; hastalıklara yenilmek düşmana teslim olmakla eştir. Bir ömrün var onu yaşayacaksın. Ama o ömrü bir kurşuna çevirmek, bu kurşunu kullanarak son demlerine kadar savaşmak senin elinde..

Ben yazmayalı Türk Devleti’nin Ä°ran’ın, Irak’ın Suriye’nin Kürdistan’daki zulmu arttı. Düşmandır.. Yapar! Hatta destekçileri olan Avrupalı bazı devletler, ABD ve hatta Rusya’nın bu devletlere, konu “Kürd”ü öldürmek olunca, desteğı hiç eksilmedi.. Ama onlar, yani Türk Devleti’ni yönetenler hep daha.. daha.. daha.. deyip sıkıştırırlar etraflarını.. Kürtler ise ellerindeki silahları olan haklılıklarını ve bu haklılık uÄŸruna canlarını veriyorlar.

Ben yazmayalı Ä°ran Mollalar Devleti Kürt Ä°nsanı’nı daraÄŸaçlarında sallandırmaya hız verdi. Onlara bakarsanız “Eslami Cımhuriye”’ye ihanet ettiler... Onlar kafirdir derler. Kürt ise bu insanlarını vatan uÄŸruna canını vermiÅŸ olan en yüce ÅŸehitler olarak anar.. Pekçok insanın silah elde Kürdistan’da “toprağın çığlığı”na cevap olmak için göğsünü siper etmesi hayatı uÄŸrunda ölecek kadar sevmelerinden dolaayı deÄŸil mi? Bir avuç özgürlük uÄŸruna savaÅŸarak can vermek nereden eÅŸkiyalık oluyor? Kürtler Savaşçılarını, Ä°ran Mollalar Devleti eÅŸkiya olarak nitelerken Kürt Ä°nsanı onları ÅŸehit olarak baÄŸrına basıyor..

Ben yazmayalı, aslını inkar eden haramzade, Nusayri Dönmesi Esad’ın “müslüman” oÄŸlu asimilasyonu daha da hızlandırdı. Hapishaneleri sorgusuz-sualsız içeri tıktığı insanlarla doldurdu. Göçettirmeyi her alana yaydı.. Türk Yönetimi’ne bakarsanız Esad’ın oÄŸlu mazlum, iyi bir dost.. Kürd’e bakarsanız beyaz katliamcı..

Ben yazmayalı Irak’ta bir seçim yapıldı. Seçim iÅŸlemi biter bitmez Iraklı Arap Liderler Ankara’ya akın etmeye baÅŸladılar. Hükümetlerinin kuruluÅŸ ÅŸekli konusunda akıl aldılar, ABD sonrası ortak strateji saptadılar. Kürdistan’daki yönetimi kıskaca aldılar. ABD’liler’e bile gözdağı vermeye baÅŸladılar bu aceleci Neo-Saddamlar. Onlara bakarsanız bu vatanseverliktir, Kürd’e bakarsanız adi bir Bizans-Osmanlı oyunu..

Ben yazmayalı Güney’de Enfal Katliamı’nın 22. Yıldönümü anmaları yapıldı. 182 bin kiÅŸinin ÅŸehit düştüğü bu gazlı, fosforlu Katliam’ın ortakları olan Batılılar, alışık oldukları üzere inatla sustular. Kürt Neo-Kapitalistleri de suskundu. Bütün yük, özgür vatan denilince her alanda ölmeye hazır yoksul halk kitlelerinin omuzundaydı. Yeni yetme zenginlere bakarsanız bu baldırı çıplakların yaptığı ÅŸey bozgunculuk, emekçilere bakınca bu ÅŸehitlere karşı bir görevdi..

Ben yazmayalı Ä°nternational Kadınlar Günü yürüyüşleri yapıldı, tüm Kürdistan’da görkemli Newrozlar kutlandı. Kürtler’in “direniÅŸ ve zafer günü”ndeki iÅŸtirak oranı herkesi ÅŸaşırttı. 1 Mayıs İşçi dayanışma ve birlik ruhu diriltildi. Türk Hükümeti tarihinde ilk kez kitlelerin coÅŸkusuna dokunmadı.. Türk “iri” siyasi partilerine bakarsanız bu bir bahar coÅŸkusu, bilinçli işçiye bakarsanız bu, halkların, kadınların ve emekçilerin direniÅŸ ruhunun ÅŸaahlanmasıydı.

Ben yazmayalı düşman beyaz katliamcı yüzünü daha açık bir ÅŸekilde gösterdi. Kürdistan’ın Kuzeyi’nde kitleleri alt üst eden tutuklamalar, ev basınları, gizli sürgünler ve iÅŸkenceler hiç bir sınır tanımamacasına sürdü. Artık 5000 çocuk, 1500 siyasetçi zindanlardaydı. Ä°stenen cezalar ise astronomikti. General MuÄŸlalı adını verdikleri askeri üsten çocuklara bomba atıldı.. Ölüm ve yaralanmalara yol açıldı.. Türk Decvleti’ne bakarsanız onlar terörist, Kürt Halkına bakarsanız en önde yürüyen direnişçilerdir.

Ben yazmayalı Türk Hükümetleri’nden birinin 12 Mart dönemi’ndeki “kükreyiÅŸi” aklıma geldi. Bahsetmeye çalışacağım hükümetleri 12 Mart’ta askerlerin iÅŸbaşına getirdikleri Erim Hükümetidir. O sırada Türk Hükümeti’nde Sadi KoçaÅŸ baÅŸbakan yardımcısı idi. Türk Devrim ÅŸehitleri’nden Mahir Çayan ve arkadaÅŸlarının 17 Mayıs 1971’de Ä°srail BaÅŸkonsolosu Efrahim Elrom’u kaçırmasının hemen ertesi günü bu KoçaÅŸ denilen kiÅŸilik Radyolardan bir bildiri yayınladı ve “devrimciler ile uzaktan ve yakından iliÅŸkisi olan herkesin derhal tutuklanmasını istedi. Zaten zamanın Türk BaÅŸbakanı Nihat Erim de “bir balyoz gibi kafalarına ineceÄŸiz” dememiÅŸ miydi? Türk Hükümeti’nin 2010’da yaptığı bu kükremenin bir versiyonudur..

Bundan sonra elimden geldiği kadar tahlilleri derinleştirerek yeniden yazacağım..

A Sirac Kekuyon