Başbuğ, manipulasyon ustası-III

Başbuğ, manipulasyon ustası-III

Kürdistan’daki direniÅŸleri, cumhuriyetin baÅŸlattığı modernleÅŸme ve merkezileÅŸmeye karşı “yerel tepki” olarak olarak nitelemesi veya göstermesi elbette kabul edilemez. Ortalık yerde aldatılmış bir milletin, orantısız güç kullanarak bu aldatılmayı engelleme çabası vardır. Erzurum ve Sivas Kongreleri hazırlanırken Mustafa Kemal ÅŸunları söylüyor: Devletin parçalanmasının sözkonusu olduÄŸu bir sırada, Ä°ngilizler'in propagandasıyla ortaya çıkan ve Kürdistan'ın bağımsızlığını isteyenler gibi akımlar da, karşılıklı görüşmelerle, bu düşüncenin savunucuları, halifelik ve saltanat çevresindeki ortak amacımıza çekilerek durdurulmuÅŸ ve kongreye çaÄŸrılmışlardır.."

(Milli Mücadele, Sebahattin Selek, Cilt: 1, Sayfa: 324)

Åžimdi çok ufak bir muhakeme bile bu satırların ışığında, cereyan eden manipulasyonlara baktığımızda, BaÅŸbuÄŸ’un ne denli yalanlarla yüklü konuÅŸtuÄŸunu açıkça gösterir. Kürt Beyleri’ne yalvaran, onları hilafet ve saltanatı koruma noktasında, dahası “ellerinizden bus ederim (öperim) efendim” diyerek kongre için toplayan Kemal’ın kendisidir. Sivas Kongresi’nin kararlarından biri şöyle formüle edilmiÅŸti:

„1- Yüce Osmanlı Devleti'yle Müttefik Devletler arasında yapılan antlaÅŸmanın imzalandığı 30 Ekim 1918 günündeki sınırlarımız içinde kalan ve her yerde ezici çoÄŸunluÄŸu Müslüman olan Osmanlı ülkesinin parçaları birbirlerinden ve Osmanlı bütünlüğünden hiçbir nedenle koparılamaz bir bütün oluÅŸturur (Amasya Protokolu'nda belirtilen yerler). Bu parçalarda yasayan bütün Müslümanlar; birbirlerine karşı, karşılıklı saygı ve özveri duygularıyla dolu, etnik (Milli) ve sosyal haklarıyla, bulundukları yöre koÅŸullarına bütünüyle baÄŸlı öz kardeÅŸtirler..."

(Sivas Kongresi, Vehbi Cem Aşkın, Ankara, 1963, Sayfa: 158)

Sivas Kongre’sinin bu kararı neden yok sayıldı? Åžimdi neden ters yüz çevriliyor? Bunu anlatmaları lazım..

Bakınız BMM.Gizli Celse Zabıtları, Türkiye Ä°ÅŸ Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550’de ne yazıyor:

”1-AÅŸamalı olarak, bütün ülkede ve geniÅŸ ölçekte doÄŸrudan doÄŸruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduÄŸu bir biçimde yerel yönetimlerin oluÅŸturulması iç politikamızın gereÄŸidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını savunmaktayız.

2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiÅŸ bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler'in bu döneme kadar yerel yönetime iliÅŸkin örgütlerini kurmuÅŸ ve baÅŸkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruÄŸunda yaÅŸam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistan'daki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cephesi Komutanlığı'nın görevidir.”

Bu kadar açık bir ÅŸekilde Kürdistan’ın kendi kendini yönetme hakkından bahsedilmesi, hatta bu hakkın kullanılması için el-Cezire komutanının görevlendirilmesi, sonradan bu hakkın unutulması alçaklık deÄŸil mi? Bu mudur reaksiyonerlik?

Bunları saydıktan sonra ”sonuç olarak esas itibarı ile cumhuriyetin ilk yıllarında yaÅŸanan ayaklanmalar etnik (siz bunu milli diye okuyunuz) temelli deÄŸildir” diyor. Oysa BaÅŸbuÄŸ baÅŸtan itibaren yaptığı gibi olayı ”ev yapımı deliller”le saptırıyor.

Oysa idamların hüküm sahibi olan Türk Ä°stiklal Mahkemesi, Åžeyh Said öncülüğünde cereyan eden direniÅŸin ”Bağımsız Kürt Devleti” amaçlı olduÄŸunu karar metnine koymuÅŸtu. Hatta Kürt Kasabı Hain Ä°smet Ä°nönü hatıratında şöyle kaydediyor:

”Åžeyh Sait Ä°syanı’nın sebeplerini deÄŸerlendirirken dikkatli olmak gerektiÄŸi kanaatındayım. Herhalde bunu BÄ°R MÄ°LLÄ° HAREKET OLARAK kabul etmek gerekir.”

Ä°smet Ä°nönü, Hatıralar, 2. kitap, Bilgi yayınları, Ankara 1987…

Obama’nın Amerikan Toplumu’nu tarif ettiÄŸi satırları Türk Devleti’ne uyarlamaya kalkması BaÅŸbuÄŸ’un bir cingözlüğü olarak yorumlanmalıdır. Amerikan toplumu kendine özgü bir toplumdur. Topraklar asıl sahiplerinden arındırılmış, köle emeÄŸinin de geniÅŸ ölçüde kullanıldığı yeni bir oluÅŸum olarak ortaya çıkmıştır. Bu toplumun temelini Anglo-sakson kökenliler teÅŸkil ediyor. Fakat bilhassa güneyde latinler de geniÅŸ bir yer tutmuÅŸlardır. Louisiana gibi yerlerde Fransızca konuÅŸanlar çoÄŸunlukta. Yani tümü ile göçmenlerden oluÅŸan bir toplum söz konusudur.

Oysa Osmanlı’nın yerini tutan Türk Devleti egemenlikli coÄŸrafyada sadece Türkler göçmendir. Türkler, yerli halklardan Pontusluları, Ermeniler’i ve Süryaniler’i ya zorla yurtlarından sürmüş, ya da katliama uÄŸratarak tasfiye etmiÅŸlerdir. Yine yerleÅŸik halklardan Lazları zora dayalı bir asimilasyonla yok etmiÅŸlerdir Åžu anda yutmaya çalıştıkları tek millet kalmış bulunuyor; Kürt Milleti..

Ne reva görüyor bu millete? Entegrasyon.. Yani Kürtler (siz Kürt Milleti diye okuyun) ”Türk üst kimliÄŸi” altında bir kültüre mensup bireyler olarak ilhakçı-inkarcılarla entegrasyona gidecekler! Bir halk grubu olarak asla kabul görmeyecekler.. BaÅŸbuÄŸ böylece asimilasyon yerine entegrasyon dediÄŸi ne kastettiÄŸi belirsiz bir süreç baÅŸlatacaklarının iÅŸaretlerini veriyor. TRT-6 bunun vasıtalarından biridir. Camiler, okullar, üniversiteler, psikologlar vs bu amaç için mobilize edilmiÅŸlerdir, daha da aktif hale getirileceklerdir.

BaÅŸbuÄŸ, bizi Almanya’ya giden Türk işçisi mi sanıyor? Haydi daha az eleÅŸtirel olalım da ÅŸu soruyu soralım: BaÅŸbuÄŸ ve konuÅŸmasının hazırlanmasına yardımcı olanlar, Ä°ntegration ile asimilationun ”akraba” olduÄŸunu öğrenme lüzumu hissetmediler mi? Sanmıyorum. Aslında tüm konuÅŸma kasdi, belli amaçlara yönelik, ilkel politik bir gözle hazırlanmıştır. (Sonuç bölümü ile devam edecek)..

2009-04-17

A Sirac Kekuyon