8 Mart Dünya Kadınlar Günü..

Kadın yaratıcıdır. Bundan dolayı Paleolithic ÇaÄŸ artifaktlarına baktığımızda, taÅŸtan yontulma silahların dışında rastlanan sanat yapıtları “Ana Tanrıça”yı betimleyen heykellerdir. Bu taanrıçaları Kuzey Afrika’da, Avrupa’da ve Kürdistan’da (Halaf, Hacci Firûz) görebiliriz.

Ana tanrıçalık uzak zamanlardan kalan bir yol göstericidir ve analarımızı sosyal yaÅŸamda koyacağımız yeri çok iyi gösterir. Bu yer yaratıcılıktır, paylaşım adaletidir, eÅŸitliktir. Siteyi ayırımsız bir arada tutan O’dur. Zaman içinde köleci çağı baÅŸlatan bedavacı, açık sömürücü mülkiyet iliÅŸkilerini yaÅŸayan toplumlardan itibaren Ana Tanrıça da yoklara karıştı. Mülkiyet’in özelleÅŸmesi, toplumsal geliÅŸmede zorunlu bir evre olarak belirdikten sonra “güçlü olan mülkün sahibidir” kavramı üretim iliÅŸkilerinde baÅŸ köşeye oturdu. Ä°ÅŸte o günden sonra “Amazon Kadınları” masalı gibi mitsel söylenceler dışında kalan insanların öteki yarısını oluÅŸturanlardan kadınlardan bazıları ancak bireysel baÅŸarıları ile ön saflara geçebiliyorlardı.

Kadın artık özellikle OrtadoÄŸu kaynaklı mitlerde yavaÅŸ yavaÅŸ iblisi bir güç olarak görülmeye baÅŸlandı. Adam’ı “cennet”ten kovduran onun yedirdiÄŸi elmadır.. Avrupa’da yakın yüzyıllara kadar “cadı avı”na sürükleyen kadının günahlarıdır. Müslümanlık’ta “kadının saçı”nın görülmesi “cinsel tahrik” olarak kabul edilmiÅŸ, kadınların pazulu veya yakışıklı bir erkek hakkında oluÅŸabilecek duyguları hiç bir ÅŸekilde tartışılmamıştır.

Her halkın kendi mitolojisi topluma, üretim iliÅŸkilerine, sınıf ve tabakalaÅŸmalara, kadının toplumdaki yerine bakış açısını ele verir. Bu bakımdan Kürtler’in kadına bakış açısını onların mitolojilerinde veya varsa diÄŸer yazılı belgelerinde aramak gerekir. Kürtler’in mitolojilerini toplayan Zerdüştilik’te (orijinal Zerdüştilik) kelimenin tam anlamı ile bir kadın erkek eÅŸitliÄŸinin varlığı söz konusudur. Bu konuda Gathalar bize çok ÅŸey anlatır durumdadırlar. Evet, Avesta; gerçek anlamı ile hem sınıflaÅŸmalara, hem emeÄŸin sömürüsüne, hem de özgür kadın iradesine saygıyı içeren bir kanon yapıttır.

Ä°slamiyetin ilk yıllarında bile Kürt Kadını toplum içinde iyi durumda olan pozisyonunu yitirmedi. Özellikle “Ehl-i Beyt” örtüsü ile üstü kapatılan Kürt Mitolojisi’ni layıkı ile temsil eden Alavizm’de (AteÅŸ Alevi’ne saygılı toplumsal inanç sisteminde) kadının bu eÅŸit durumu kısmen de olsa zamanımıza kadar taşındı. Hatta Müslümanlığı kabul ettiklerini söyleyen özellikle Zaza Kürtleri’nde kadının yeri oldukça yüksekti.. Benim gözlem fırsatı bulduÄŸum yıllarda bile bazı kadınlar köy cemaatlerinde sigara sarıp içiyor ve etrafa da ikram ediyorlardı. Kavgalara ekseriyetle kadınlar karar verir, onlar müdahale ederek durdururlardı. Bunun ne anlama geldiÄŸini ilkel toplumların davranış esaslarını iyi bilenler anlar ve yüksek deÄŸer biçebilirler.

Fakat öte yandan yabancı ideolojilerin, mesela Arap yaÅŸam biçiminin giderek Kürdistanda zemin bulması, çarpık ve geç kalmış bir ticaret ve taahhüt temelli kapitalist iliÅŸkinin belirginleÅŸmesi, o kahrolası baÅŸ belası feodal yapının düşman güçlerin eli ile daha da güçlenmesi her ÅŸeyi alt üst etmeye yetti. Özellikle ovalık alanlarda Kürdistan’ın 10 bin yıllık toplumsal yapının belirleyicisi olan feodalizm, en baÅŸta kadını etkiliyor(du). Kadın, bağımsızlığının simgesi olabilecek olan cüzdan sahibi olamazdı. Bundan dolayı karar sahibi deÄŸildi. Kadın erkeÄŸin “namusu”dur. GeleceÄŸine, evleneceÄŸi kiÅŸiye o karar veremezdi. AÅŸiretler arası savaÅŸlardan sonra “kan bedeli” olarak “düşman” kabileye verilir. Tarladaa çalışan kadındır. Tüm ev iÅŸlerini yapan kadındır. AkÅŸamdan akÅŸama ise erkeÄŸin istediÄŸi gibi kullanacağı bir zevk aracıdır. Kadın kuluçka makinası olarak görülür. Çok erkek evlat doÄŸuran kadın saygı dahi görebilir.

Özellikle Türk Devleti’ni ele geçiren münafıklar iktidarı ile birlikte kadın daha daa deÄŸer kaybetti. Kafasını sıkma baÅŸ kapatmayan kadın dramatik bir ÅŸekilde azalmıştır. Artık, din denilen münafıkların egemenlik aracını yönetenler, tüm iÅŸlerini güçlerini bırakmış kadının görünümü ile uÄŸraşır duruma gelmiÅŸlerdir. Bir yandan Kürdistan’da çöken ekonominin yarattığı ruhsal bozukluklar, öte yandan ulusal baskı kadını yaÅŸamı anlamsız bulma noktasına getirmiÅŸtir. Türk Emekçi kadınlarından bir avuç insan dışında mücadelede güçbirliÄŸi noktasında bir umut ışığı da görülmüyor.. Kısacası iÅŸ ciddi bir ÅŸekilde baÅŸa kalmıştır. Kürdistan’da kadınlara yönelik, öldürme dahil, ÅŸiddetin gün geçtikçe yaygınlaÅŸtığı, erkek egemen toplumda münafıkların da yardımı ile artan baskı sonucu kadın olmanın suç haline geldiÄŸi bir ortam yaÅŸanıyor. Ä°ÅŸte Clara Zetkin’in yürüttüğü mücadele ile dünya kadınlarına hediye ettiÄŸi Ä°nternasyonal Kadınlar Günü Kürdistan’da böylesi sancılı bir ortamda karşılanıyor.

Genelde dünya kadınları aynı amaçla bu günü karşılamıyorlar. Şöyle ki;

-Bir bölüm kadınlar..
Ulusal
Sınıfsal ve
Cinsel eÅŸitliÄŸi saÄŸlamak için mücadele ediyorlar. Bunların bilinç seviyesi mücadelede belirleyicidir. Kürt Bayan Gerillaları (PJA), milisleri ve taraftar kitlesi bu kategoriye girerler. Egemenlerin ve iÅŸbirlikçilerinin en fazla nefret ettikleri grup bunlardır. Bunun için ya mücadele azimlerini kırmak, ya da mücadeleyi saptırmak için ellerinden geleni yaparlar. Bunun için “kan dökülmesin” gibi bir sloganı içini doldurmadan her yerde haykırıp dururlar. Hatta düşmana karşı nefret yüklü bir mücadele yürüten bu kahramanların içine girip karanfil, ısırgan otu, gül veya tırşık gibi “çiçekler” dağıtıp akıl çelmeye çalışırlar.

-İkinci bölüm kadınlar..
Sınıfsal ve
Cinsel eÅŸitliÄŸi saÄŸlamak için meydanlara çıkarlar. Baatı dünyası ve Türk kesiminin bazı kadınları bu kategoriye girer. Bilinç seviyesi arttıkça internasyonal dayanışma yolu seçen bu kesim, TC’de devletin yürüttüğü psikolojik savaÅŸta hedef kitledir. Yani taktik, teker teker kalelerin düşürülmesi, böylece mücadelenin güç kaybederek bir ÅŸova dönüştürülmesidir.

-Üçüncü bölüm kadınlar..
Rahatları yerinde olan kadınların
Daha fazla boya, lüks araba veya kalifiye hizmetçi gibi lüks yaÅŸamlarını daha da pekiÅŸtiren yazılı olmayan haklar kazanma savaşıdır. Bunlar 8 Mart’ı kirleten yaratıklardır.

İşte bu görüşler çerçevesinde dünya kadınlarının ulusali sınıfsal ve cinsel eşitlik mücadelesini selamlıyorum. Başta Zilan olmak üzere bu mücadelede toprağa düşen şehitlerin aziz hatırası önünde eğiliyorum.

2011-03-07

A Sirac Kekuyon