Kitaplarım - Zarathuştra


III. BÖLÜM: KAVALAR SERİSİ

Kavalar, tanrılar'dan sonra Med Mitoljisi'nin en önemli unsurlarıdır. Bu unsurların öncelleri, gerçek tarih ile mitoloji arasında bir yerlerde dururlar. Yarı tanrı gibi bir veçheleri vardır. Araştırmacılar, ”Kava” kelimesine çeşitli yorumlar getirmektedirler. Fakat şu bir gerçektir ki ”kava”, Aryanlar arasında Zarathuşra'nın yaşadığı dönemden önce de kullanılmış bir ünvandır. Bartholomae; ”kava”lara üç tanım getirir. Birincisi; ”Kavalar, daevaların dinine mensup olan ve Zarathuştra'ya düşmanlık güden kabile prensleridirler”. İkincisi; ”kavalar, Kavata tarafından kurulan bir hanedanın adıdır”. Üçüncüsü; ” kavalar, halkın ve Mazda dininin düşmanıdırlar”. Lommel; ”kokuşmuş prens” olarak anlar Kavaları. İsveçli Nyberg ise kavaları; ”küçük kabile kralları” olarak algılar. Fakat her ne olursa olsun, kavalar Avesta'nın hem gathalar bölümünde, hem de geç Avesta'da yer alırlar. Bunlar, İyi ve Kötü kavalar olarak ikiye ayrılırlar. İyi kavalara en bariz örnek, Vistaşpa'dır. Bu kava sayesinde Zarathuştra'nın dini oturabilmiştir. Kötü kavalara ”Bendva” dahil pekçok örnek verilebilir.

Ben kavaları özde Med prensleri olarak tanımlıyorum, ki bunların Persteki karşılığı ”satrap”tır. Burada sunulacak olan kavalar, hem mitolojik, hem de yarı tarihi krallar olarak nitelenebilirler. Farvardin Yaşt, 132'de sekiz kava bir seri halinde sunulmaktadır. Bunlar; Kavata (kava kubata), Kavata'nın oğlu Aipi-vanghu, onun oğlu Usadhan, Usadhan'ın kardeşi Arşan, yine kardeşleri Pisanah, yine kardeşleri Byârşan ve bunlardan başka Syâvarşan. Son olarak Kava Husrava. Biz şimdi kavalar serisinin bu ve diğer önemli elemanlarını teker teker karekterleriyle inceleyelim.

kava haoşyangha

Avesta'nın 'yazarları'; Maşye ve Maşyane'den doğan ırkları yerli yerlerine iyice oturttuktan sonra sıra bu kez, Aryanlar'ın tarihi ve efsanevi kahramanlarından teker teker bahsetmeye, onların mitolojik ve tarihi kişiliklerini açıklamaya başlayacaklardı. Kahramanlar deyince hemen direkt olarak yaşayan kahramanlar anlaşılmasın. Çünkü daha sonra göreceğimiz gibi bu kahramanların, çoğunluğunun iki ”veçhesi” bulunuyor. Bunlar, yukarıda da değindiğimiz gibi; bir yüzleri ile mitolojik birer kavram iken, diğer yüzleriyle de (belkide) tarihi birer şahsiyettirler. Soyut olan yüzleriyle kavalar, Kozmik'tirler ve yaradılışın bazı aşamalarında birer mitolojik güç olarak belirirler. Diğer yüzleriyle ise yaşayan somut tarihi şahsiyetler olarak kabul görürler veya -eğer Aryan Mitolojisi'nin karekterini göz önüne alırsak- öyledirler. Bu söz konusu kahramanlar, Kavalar serisi olarak da anılırlar.

Ele alacağımız kavaların ilki, tabii ki Aryan Irkı'nın (ilk krallığı'nın) kurucusu olarak kabul edilen Kava Haoşyangha'dır (BR; 2787, MÖ; 3417). Mitolojinin bir versiyonuna göre Haoşyangha'nın (Hoşeng) babası Syãvarşan'dır. Oysa daha önceki bölümde görüleceği gibi Fravak'tır onun babası. Syãvarşan, Kürt masallarının meşhur kahramanlarından biri olan ”Siyah Boğa=(Bundahışn'da;) Sîyâmak” adlı bir Div (dev veya daeva) ile mücadele ederken öldürülmüştü. Oysa bu Sîyâmak, bir diğer versiyonda Haoşyangha'nın dedesi olarak görünür. Demek ki Hoaşyangha'nın dedesi Siyah Dev'dir. Mitolojiye göre bu öldürülen Syãvarşan'ın (veya Fravak'ın) oğlu olan Kava Hoaşyangha, efsanevi Aryan Krallığı'nı kurmuş ve Paradhâta hanedanının ilk üyesi olarak bu krallığı yönetmişti. Bu hanedan, efsaneye göre insanoğlunun kurduğu ilk hanedandır. Hoaşyangha'nın hükümdar olduğu ülkenin yeri, Haraiti Bareza'nın bulunduğu ülke olan Aeryano Vaeco'dur [Aeryano Vaeco'nun neresi olduğu (Azerbaycan mı?) hususunda bkz; Zarathuşra nereli başlıklı bölüme]. Haoşyangha, babasının kaatili olan Siyah Dev'e karşı; aslanlar, kaplanlar ve kuşlardan oluşan bir ordu kurarak mücadele etti ve onu yoklara karıştırdı. Böylece dedesini alt eden Kava Hoaşyangha, yukarıda bahsettiğimiz gibi, ilk Aryan Kırallığı'nı kurmuştu.

Hoaşyangha'nın oğlu, Kava Vivaghvant'tır. Vivağvant, Yüce Homa tarafından şereflendirilmiş olan ilk insandır. Daha başka bir deyişle, bu kava Homa'ya tapınmanın (dininin) kurucusu sayılıyor. Bu kava eski inançlarda Güneş tanrısı olarak da kabul ediliyordu. Ama Zerdüştiliğin eğemen olduğu dönemde bir kava olarak kabul görmeye başlanmıştı (kava=kavi). Homa bitkisini presleyip kutsal suyunu çıkarma şerefi bahşedilen bu efsanevi insana Homa, yüce insan Yima Xşaêta'yı evlat olarak vermiştir (BR; 2717, MÖ; 3347).

yima xşaêta

İlkel insan Gayo Maretan'dan itibaren yedinci kuşak bir insan olan (Kava) Yima; ”insanların ve hayvanların, yüce ve güneş gibi parlak” olan hükümdarı idi. Onun bir de kız kardeşi vardı; Yimeh. Yima, Homa'nın bahşettiği yeteneği sayesinde insanlarla hayvanları ölümsüz kıldı. Onun döneminde otlar ve sular kurumaktan azade idi. Her insan dilediği kadar yiyecek bulabiliyordu. Yima'nın hükümdar olduğu sıralarda yeryüzünde ne soğuk ne de sıcak vardı. Üstelik Kötü güçler'den biri olan Aeşma'nın sıfatlarından biri olan kıskançlıktan da eser yoktu. her insanın görünebileceği en yüksek yaş onbeş idi (onbeş yaş hala Kürtler arasında en ideal yaş sayılıyor). Yima'nın adı -her nedense- Firdewsi'nin şahnamesi'nde ”Cemşid” olarak geçer. Yima da Aeryano Vaeco'ludur. Bu kadar parlak bir hükümdarlık sürdüren Yima, nihayet bir gün Kötü Güçler'in tahriklerine yenik düşer. Onlar, Yima'yı en zayıf tarafından vurmuşlardı: Dindarlık.. Yima'nın ülkesindeki ölümsüzlük, şarta bağlı bir ölümsüzlüktü. Ölümsüz kalabilmek için insanların az yemeleri, bu arada hiç et yememeleri gerekiyordu. Kötü Güçler bütün ikna kaabiliyetlerini kullanarak Yima'yı tahrik etmeye başladılar. O, hayvan eti yemeliydi. Eğer yemezse, ”sığır tapıcısı” sayılacaktı. Nihayet bu gerekçeye yenildi ve ”bifteği yedi”. Bu büyük bir günahtı. Zarathuştra Gathalar'da onun bu günahını ”insanlığa ihanet” olarak niteler.

Fakat Yima sadece günah işlemedi. O, pek çok ”iyi” ilklere de imza attı. Sasani sarayının ”Xwetaynamag” adlı kayıtlarından veya kayıp Avesta'nın Pehlevi tercümelerinden yararlandığı açıkça belli olan Arap yazarı Tha'ãlıbi, Yima'nın hüküm sürdüğü dönem boyunca halkına; seri silah imalatını, atlar için eger yapmayı, yular yapımını, diğer hayvan gereksinimlerini üretmeyi, ipekli, pamuklu ve keten kumaş dokumayı ve bunlardan elbise elde etmeyi, taş duvar yapımcılığını, taş ocağı işletmeciliğini, harç yapımını, mimariyi, su ile çark işletmeyi, köprü yapımcılığını, madenciliği, parfümeriyi, eczacılığı, tıbbı, gemi imalatını ve inci avcılığını öğrettiğini kaydeder. Tha'ãlıbi'ye göre O, bu konularda dünyada ilktir. Fakat işlediği günahtan sonra ölümsüzlüğü kaybettiğinden, ömrünün son demlerinde hep korku içinde yaşıyordu. Avesta'nın (Vendidad) kaydettiğine göre; bir gün Kutsal Dâitya Nehri'nin (aşağı yukarı şimdiki Aras veya onun bir kolu) kıyısında bir toplantı düzenledi. Toplantıya ölümlülerin tüm ileri gelenleri davetliydi. Orada Ahura Mazda, tüm tanrısal varlıklarla birlikte (yazatalar) onlara görünmüştü.

Tanrı , Yima'ya seslenerek; ”Ey Vivaghvant'ın dürüst oğlu Yima, maddi dünyanın üstüne yakında öldürücü kışlar çökecektir. Bu kışlar son derecede şiddetli ve kötü soğuklar getirecektir. Maddi dünyanın üstüne çökecek olan bu şiddetli kış, kuşbaşı büyüklüğünde kar yağışına da yol açacaktır. Bu karlar dağların tepelerinde bir aredvî (tartışmalı bir uzunluk birimi, ondört parmak kalınlığında olabilir-Darmesteter) kalınlığında karlar düşecektir. Yaban hayatı yaşayan, dağların tepelerini yurt edinen, vadilerin diplerinde gezinen veya ahırları barınak tutmuş evcil olanları dahil, her üç türdeki hayvanlar öleceklerdir. Bu şiddetli kıştan önce hayvanlar için yiyecek bakımından büyük bir bolluk yaşanacaktır. (Kıştan önce) Yima'nın ülkesi, şu eriyen karlarla coşup taşan bir nehirler görülecek ve bu halk tarafından büyük bir mutluluk sayılacaktır; o ülkenin (topraklarında) koyunların ayak izleri görülebilecektir.. Bundan (sakınmak) için bir Vara (bir nevi barınak) inşa et. Bu Vara'nın her kenarı iki hâthra (bir hathra aşağı yukarı bir İngiliz mili kadardır) uzunluğunda olacaktır (her kenarı üçbin ikiyüz metre). Buraya koyunların, sığırların, insanların, köpeklerin ve kızıl yalazlı ateşin tohumunu yerleştir”.

Tanrı, Yima'nın bu Vara'da suların bir hathra uzunluğundaki bir yatakta akmasını sağlamasını istiyordu. O nehrin kıyısına hiç bitmeyecek olan yiyeceklerden istifade edecek olan kuşlar yerleştirmeliydi. Aynı zamanda barınaklar imal etmeliydi. Bu barınaklar; balkonu, avlusu ve dehlizi bulunan binalar olmalıydı. Oraya; en büyüklerinden, en iyilerinden en iyi cinsli olmak üzere erkek ve kadın tohumları veya kendileri yerleştirmeliydi. Bunlar, kırk yıl sonra Maşye ve Maşyane'nin türediği şekilde yeniden dünyaya geleceklerdi (mitolojinin bir versiyonuna göre; Homa sayesinde ve bir rhubarb bitkisi içerisinde). Oraya en büyüklerinden, en iyilerinden ve en güzellerinden olmak üzere hayvan tohumları yerleştirecekti. Oraya en iri, en güzel cinslerinden olmak üzere her tür ağacın tohumundan yerleştirecekti. Oraya, besleyicilik bakımından en dolu ve en iyi kokulu olanlarından olmak üzere her cins meyvanın tohumundan koyacaktı. Yukarıdan beri sayılan tohumların her birinden ikişer örnek konmalıydı Vara'ya. Bunların ve insanların orada bulundukları süre boyunca zarara uğramaması gerekliydi.

Vara'da Kambur insan, güvercin göğüslü insan, iktidarsızlar ve deliler, yokluk ve yalan, adilik ve haset, çürük dişli ve cüzzamlı ile Angra Mainyu'nun vücutta bıraktığı damgalar taşıyanlar kalmayacaktır. Çünkü bu tür bozukluklar Daevalar'ın insanlığa bulaştırdığı rahatsızlıklardı ve elemine edilmeliydiler. Vara'da uzunlamasına dokuz tane sokak inşa edecekti, altı sokağı orta yerde üç sokağı kenarda.. Bu geniş kısımdaki sokaklara bin, orta kısımdaki sokaklara altıyüz, dar kısıma ise üçyüz erkek ve kadının tohumu konacaktı. Vara'nın üstü altınla (bu kelime ile ilgili tercüme şüphelidir) kaplanmalı, bir kapısı olmalı ve kendi kendine ışık veren bir penceresi olmalıydı. Tanrı, bu pencereye ışık olarak; ”yaratılmış ve yaratılmamış (yani İlahi Işık) ışık”tan verecekti, ki bu ışık Vara'yı aydınlatacaktı. Yima isteneni yerine getirmiş, söz konusu olan Vara'yı Medya'nın kuzeyinde inşa etmişti. Bu şiddetli kış felaketinin sebepleri açıkça belirtilmezse de, insanlığın aşırı bir şekilde Daevalar'a kapılmasından dolayı Tanrı'nın gazabına uğradıklarına dair bolca işaret var. Tıpkı Yahudiler'in, Hristiyanlar'ın ve Müslümanlar'ın Nuh menkibelerinde olduğu gibi, Eski Aryanlar'ın Yima efsanelerinde de (ki bu efsane diğerlerinden hem çok daha eski, hem de çok daha mantıklıdır) bu felaketin sebebi, insanların yaşadığı ahlaksal bozukluğa tanrının şiddetli bir tepki veya cezalandırma lüzumu görmesi olarak görülebileceği gibi, tabii bir felaket de olabilir.

***

Yima bu dünyada yediyüzonaltıbuçuk yıl yaşadı, hükümdarlık etti. Fakat ölüm onu bulacaktı artık. Bu kaçınılmaz sona doğru giderken iki isim sahneye çıkar. Biri, Yima'nın kardeşi Spityura (bu isim Bundahışn'da Spitûr olarak geçer), diğeri ise bir yabancı; Aji Dahaka (BR; 2000, MÖ; 1630).. İsterseniz önce bu yabancıyı; Aji Dahaka'yı biraz tanıyalım. Aji Dahaka Kötü'nün soyundan gelen bir canavar olarak tarif ediliyor. O'nun baba tarafının şeceresi şöyledir: (babasından itibaren atalarına doğru) Xrûtâsp, Zâînîgâv, Virafsang, Tâz.. Bu Tâz veya Taj bilindiği gibi Arap ırkını oluşturan çiftin erkeği olarak kabul edilir. Ana tarafı ise (erkekleri itibariyle) şöyle sıralanır: Udaî (Angra Mainyu'da temsilini bulan Kötü Güçler'den biri), Bayak, Tambayak, Owoxm (Avesta'da; Aoiwra= bir çeşit karabasan), Pairi-urvaêsm, Gandwithw, Drûgâskân (Avesta'da; drugaska, ki Aşa karşıtı olan drujlar'dan biridir) ve en nihayet Angra Mainyu. Görüldüğü gibi Kötü'nün Babası (Angra Mainyu), Aji Dahaka'nın ana tarafından son ceddi sayılıyor.. Bilinen yazılı kaynaklarda çeşitli anlatımlara rastlanıyorsa da, Avesta'da Yima'nın kardeşi Spityura tarafından öldürüldüğü yer alır. Bu eserin Aryan Mitolojisi açısından değerini unutmuyoruz. Spityura kardeşini öldürdükten sonra yabancı istilacılar için ülkenin kapıları ardına kadar açılmıştı. Fakat diğer bazı kaynaklar -ki bunlar arasında İran'ın önde gelen yazarlarından biri olan Firdowsi'nin Şahnama'sı da yer alıyor- Yima'nın bizzat Aji Dahaka tarafından öldürüldüğünü ”tereddütsüz” kaydederler.

Aji Dahaka; üç başı, üç ağzı, altı gözü olan çok güçlü bir Daeva (Kürt masallarında dev) idi. O'nun, ”dünyadaki en güzel ve muhteşem kadınlardan ikisi” olarak kabul edilen iki de karısı vardı; Savanghavâk ve Erenavâk.. Bu efsanevi canavar, Bawri ülkesindendir. Bawri'yi kaynakların ekserisi Babil ile özdeşleştirirler. Fakat Bawri'yi, Babillilerle aynı ırktan olan Kaldeliler'e bağlayan kaynakların sayısı da az değildir. Babil veya Kalde, bu efsanede Sami veya Hami ırkına mensup yabancıların ülkeyi istila etmeleri ve bunların Aryanlar tarafından Kötü ruhlu sayılmaları söz konusu edilmek isteniyor ki bu da son bulguların ışığında şüpheli gibi görünüyor. Mitolojide bir diğer Dahak, Kava Kavãta'dan (Key Kubat) türeyen Kavi Gaus'un (Key Kawus) güçlerinden biri olan ”alçak” Afrãsyãb'dır. Key Kawus'un iki gücü vardı, biri iyi; Gõpatşãh (yani; boğaların padişahı), diğeri ise kötü; Afrãsyãb.. Afrãsyãb, İran'ın sularına bela olmuş, halka lazım olduğu zamanlar suyu kesiyor, kullandırmıyordu.

Biz yine en bilinen menkibemize, yani Yima'nın hikâyesinin devamına dönelim. Kardeş kaatili Spityura'nın daha sonraki akibetinden bahseden hiç bir yayın yok elimizde. Bu katil olayından sonra Aji Dahaka (Kürtçe; Ejdaha) Aryan ülkesinin kaderine tamamen hakim olur. Onun bu hakimiyeti bin yıl boyunca devam eder. Dahak döneminde de et yeme yasağı devam etmişti. Bir istisna ile; Dahak.. Onun aşçıbaşısı olan Kötü'nün Babası, kendisine özel bir diyet uyguluyordu, ki hedef bu zalimi kana susamış biri haline getirmekti. Ona önceleri keklik yedirmeye başlamış, sonra bunu Kuzu etine çevirmişti. Ondan sonra koyun etine geçilmiş, en nihayetinde ise sığır etinden başka hiç bir şey kendisini doyuramaz olmuştu. Aji Dahaka'nın omuzlarında da, oraları Angra Mainyu öptüğünden dolayı, birer yılan türemişti. Onun vücudunun bir parçası olan bu yılanların başlıca yiyeceği ise (şahnameye göre) genç insanların beyniydi. bunu yine bir Kötü Güç olan hekimbaşı tavsiye etmişti.

thraêtaona

Mitolojiye göre Aryan Halkı, Aji Dahaka'nın uyguladığı zulüm yönetimine daha fazla dayanamadı. Homa tarafından onurlandırılan Âthwya'nın (veya Âthvîãnay'ın) oğlu; Âspiyân (atlılar) aşiretine mensup bir kava olan Thraêtaona onunla mücadeleye girişti ve bu canavar ruhlu istilacıyı alt etti. Onu yakaladı ve zincirleyerek Daena Dağı'na (Bund: 'Medya'daki' Dimâvand Dağı'na), dünyanın Kötü Güçler'den arındırılmasına kadar kalmak üzere, hapsetti (BR; 1000, MÖ; 1630). Bu Thraêtoana Yima'nın soyundan gelir. Yima'dan itibaren aşağıya doğru soyağacı şöyle sıralanır: Yima, oğlu Vanfraghesn, onun oğlu Ramak-Tôrâ, onun oğlu Gefar-Tôrâ, onun oğlu Spêd-Tôrâ, onun oğlu Sîyâk-Tôrâ, onun oğlu Bôr-Tôrâ, onun oğlu Sôk-Tôrâ, onun oğlu Pûr-Tôrâ (Âthwya). Thraêtoana ile Dahaka arasındaki mücadelenin cereyan ettiği yer, ”Dört Köşeli Varena” (Avesta'da; Çathru-gaoşo Varenô) denilen ve Medya sınırları dahilinde bulunan bir yerdir. Fakat burası ayrıca mitik ve göksel bir yerdir de (Aryan Mitolojisi'nin Mikro Kozmos- Makro Kozmos bağlantısını unutmayınız). Aji Dahaka, gelecekte (Kıyamette), dünyada Kötü tamamen yenilgiye uğradıktan sonra Kresaspa adlı mitolojik bir kahraman tarafından öldürülecek(tir). Bu arada Thraêtaona, Dahaka'nın el koyarak ”nikahladığı” Yima'nın iki kızını da kurtardı, onlarla evlendi. Bu kızlardan Savanghavâk, ”ona” Airyu adını verdikleri bir oğlan çocuğu doğurdu. Diğer karısı (yani Yima'nın diğer kızı) Erenavâk ise ”ona” iki erkek çocuk verdi; Tura ve Sairima.. Thraêtaona ülkesini bu üç oğlu arasında bölüştürdü ve o günden itibaren dünyada üç büyük ülke belirdi: Arya (buraya sonradan Aryan ülkesi dendi), Turya (buraya sonradan Turan dendi) ve Sairima (buraya sonradan Rum dendi).. Thraêtoana'nın Avesta'da (Farvardin Yaşt) bahsedildiği kadarıyla bir özelliği daha vardı; hekimlik.. Çünkü O; uyuza, sıcak vücut ateşine, kaprise, soğuk ateşe (soğuk ter döktürücü ateş veya sıtma olsa gerek) ve altına işeme gibi Kötü'nün vücuda ektiği rahatsızlıklara karşı mücadele etmesini biliyordu.. Bu özellikleri açısından tıbbi bitkilerin şefi olan Homa ile de ilişkiliydi.

Kozmik Thraetoana, suların üçüncü (thraê) alem olarak düzenlenmesinin ”mimarıdır”.

Peki ne anlama geliyor bu üçüncü alem? Bu alem, Aşa'nın (düzen olarak Aşa'nın) yeryüzünde oluşmasının bir aşamasıdır. Yeryüzü'nün Aşası, şu aşamalardan geçerek şekillendi: Birinci aşamada; maddi alemi oluşturan temel elementlerin (hava, ateş, su ve toprağın) belirsiz bir topak şeklinde ortaya çıkmış olan yeryüzünde de ayrışmasıdır. Maddi yaradılışın ilk aşamasında temel elementlerin bir karışım halinde bulunduklarını, daha henüz bağımsız birer elemente dönüşmediklerini biliyoruz. İkinci aşama; diğer elementlerden ayrışmış olan Athar'ın su içeren varlıklarda (canlılarda) somut bir şekilde yerleşmesi, orada somutlaşmasıdır. Bu, Grek mitolojisindeki ”Poseidon'un üçüncü bölgesi” adlı kavramla aynıdır. Üçüncü aşama; Xvareno'nun insanda, onun kalbinde yer etmesidir. Thraetaona işte bu mitolojik değerden dolayı da önemlidir; khvarr (Xvarr). O, xvarr için bir ”ara taşıyıcı” olmuş, onu bir nevi ”kuş”tan alarak Yima'ya teslim etmişti.

Kava kavata

Bir yandan bu kavaler serisi süreç içinde yaşayan tarihi şahsiyetlere dönüşürlerken, öte yandan da bunlar evrenin gelişiminin evrimsel aşamalarından her birinde önemli roller yüklenmiş olan mitolojik birer varlık (veya kavram) idiler. Böylece kozmik kavalar, bir yandan Makro Kozmos'un ”hammaddesi”nin aldığı devresel şekillere ad olarak verilirken, öte yandan da bu ikili karekterleriyle yüksek felsefi tartışmalara konu oldular. Her şeyden önce şunu çok iyi anlamalıyız; Avesta'nın hemen hemen tümüne yakın kısmının yaratıcısı olan Med Rahipler Sınıfı (Magular), bildiğimiz anlamda olmamakla beraber, ruhun ilk İlahi Işık'tan beri kesintisiz sürdüğüne inanırlar. İslamlar da ”irade-i külliye” demek suretiyle böylesine bir hayat kavramına yaklaşırlar. Ama eski Aryanlar'ın inadıkları gibi değil. Yani onların (İslamlar'ın) geliştirdikleri; bir parçasıyla ”mikro kozmoz olarak devam eden bir makro kozmoz” kavramları yoktur.

Bu anlamda olayı ele alırsak, Kavalar'ı bu kez Kozmik Kava kavramı altında ele alacak, onların kozmos'taki işlevlerini inceleyeceğiz. İnceleyeceğimiz Evresel Kava serisinin ilk üyesi, Kava Kavata'dır (Kai veya Key Kubad). Kava Kavata, mitolojide; görünür ”kõt”un karşılığıdır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi kõt veya kavãta, değişime uğramış ve maddi dünyanın yaratılmasında baş rolu oynayan İlahi Işık'ın yeni ve maddileşme eğilimi taşıyan şeklidir. Kavata; tam katılaşmadan önceki haliyle, gökyüzünün şişerek büyümesine yol açan bir öz, ya da İlahi Işık'ın mayalanmış hamur halidir. Bu mayalanma, maddileşme; görünürlük kazanma eğiliminin ifadesidir. Somut (yani mitolojik olamayan) Key Kubad'dan; Kava Gauş (Key Kavus-Kava Usa) doğdu. Key Kavus bir yandan mitolojik boğa olarak telakki edilirken, öte yandan da ”Garşah=Dağ Kıral” diye niteleniyordu. Onun iki kardeş olarak nitelenen biribirine zıt iki gücü vardı. Birine Aghraêratha, diğerine Frangrasyan deniyordu. Aghraêratha İranlılar'ın suyunu kesip vermezken, Frangrasyan ona karşı koyarak bu insanlara su verirdi. Kavi Gauş'un oğlu, daha önce de bahsettiğimiz Syãvarşâna=Kara boğa'dır. Syãvarşâna, üvey anasının tahrikleri sonucu Afrâsyâb ile birlikte yaşamak üzere babası tarafından sürgün edilmiştir. Sürgünde Afâsyâb, Syãvarşâna'yı kız kardeşi ile evlendirmek suretiyle onurlandırmıştır. Bu yükseliş, Afrâsyâb'ın kardeşi Keresavazda'nın kıskançlık krizleri geçirmesine yol açtı. Keresavazda'nın iftirası sonucu Syãvarşâna, Afrasyab tarafından öldürülecekti.

kava haôşyangha

Onun oğlu Kava Haõşyangha veya Husrava (Key Husrev)'dır. Firdowsi buna ”Huşeng” diyor. Babasını öldüren Ateş Div'ini (Afrâsyâb) ve onun kardeşini Çaêçasta Gölü'nün (şimdiki Ormiye Gölü'nün) kıyısında öldürmüştü. Key Husrev, insanlara çakmaktaşından ateş elde edilmesini, böylece yemek pişirilmesini, derinin ve metallerin işlenmesini öğretecekti. Dãtastãn-i Dinik'ten anladığımız kadarıyla; Makro Kozmos'da Key Husrev, yaratılmış olan ”çarx-ı felek”i harekete geçirici olan süper sebeptir (aparkãr). Bu Kava; bir karışım halinde bulunan evrenin ilkel elemanlarını ayrıştırır ve kozmik tekerleğin (Kamara'nın) dönmeye başlamasını sağlar. Bu ayrıştırma; yer ile uzayın, yıldızların, güneşin ve ayın ayrıştırılmasıdır. Bilindiği gibi Grekler de dünyanın sabit durduğunu, evrenin onun etrafında döndüğünü kabul ediyorlardı. Hıristiyanlar bu öngörüyü bir doğma olarak almış ve ”dünya dönüyor” diyen Galile'yi cezalandırmakla tehdit etmişlerdi. Bu sistemin de ilk formüle edicileri İran Aryanları'dır. Zaten bu dönme işlemini başlatan Haõşyangha'nın isminin tahlilinden de; ”hareket ettirici” gibi bir anlam çıkarılıyor.

vivangvant

Key Husrev'in oğlu, Avesta'da Vivangvant olarak geçen Kava Taxma Uruspa'dır (BR; 2747, MÖ; 3377). Kozmik Vivangvant, Key Husrev'in ayrıştırdığı göksel elementleri bir ilahi düzen içerisine sokan Kozmik güçtür ve bugün gördüğümüz hale getirmiştir (burada Aşa'ya dikkat). Vivanghvant'a Homa'nın şeref bahşetmesi bundandır.

kavalar dolayısıyla xvarr

Zerdüşti inancına göre xvarr, neslin otomatik olarak devam etmesi için elzem olan bir kavramdır. Xvarr, kaynağını ”Sonsuz Işık”tan (bu kavram bazı yerlerde ilahi ışık olarak geçer) alır ve mitolojinin bazı varyasyonlarında Vayu'dur . Xvarr, Grekler'in ”spermatikos logos” veya ”pneumatikon sperma”'sı ile aynı işleve sahiptir. ”Ateşli”dir ve yaratıcılığın kuralıdır. İncil'de bu büyük kompleksten sadece, o da değişik bir değerlendirme ile ”pneuma” yer alabilmiştir. Müslümanlık'ta ise ”Allah'ın Nefesi” bu kavramı -yetersiz bir şekilde de olsa- karşılamaya çalışır. Oysa bu iki din, jan için de aynı kavramı kullanır. Yani bu dinlerde hem jan, hem de xvarr aynı şeydir; Tanrı'nın Nefesi.. Avesta Mitolojisi'ne göre canlılar, sahip oldukları xvarr sayesinde nesillerinin devamını mümkün kılan mekanizmaya kavuşmuşlardır. Xvarr, bir yönüyle erotik duygular uyandırıcı içsel bir ateştir. O, canlıların tohumunda bulunur (Tohumun ruhu) ve bu vasıtayla onların (canlıların) otomatik olarak (çiftleşmek üzere) harekete geçmelerini ve bu yolla nesillerini sürdürmelerini sağlar. İşte bu mitolojik kavram (xvarr), Sonsuz Işık'tan itibaren seri halinde devam eden Kozmik Kaviler tarafından taşınır. Güneş, Mikro Kozmos olan insanla xvarr arasında en nihai köprüdür. Buradan, Avesta'nın deyimiyle ”yüzlerce ve binlerce yazata vasıtasıyla” yeryüzüne taşınır. En sonunda Verethraghna sayesinde Mikro Kozmos'a intikal eder. Pek çok sıfatları olan xvarr, ”pneumatikon sperma” oluşu ile canlıların yeryüzünde kendi kendilerini üretmeleri için elzemdir.

Bir diğer yönüyle xvarr, vicdandır. Pneumatikon sperma, üremenin bir otomatizmaya bağlanması için, ilkel tohumun ve nefeslerinin içinde canlılara verilmiştir. Thraêtoana xvarr'ın taşıyıcısı olan kavalar serisinde üçüncü sırada yer alır. Xvarr'ı yeryüzüne ilk taşıyan Verethraghna'dır. Ondan sonra xvarr'ı taşıyan ilk Kava gelir; Yima. O, yalanı (druj) seçince bu ulvi enstruman kendisinden mitolojik bir kuş; Vâraghna, yani bir nevi kuzgun kuşu şeklini alarak ayrıldı. Bu, kuş şeklinde somutluk kazanmış veya somutlaştırılmış ”Zaferin Dehası”dır (Verethraghna). Bu Xvarr'ı, Vâraghna'dan Mithra devraldı. Mithra bilindiği gibi çok eski ve güçlü bir Aryan tanrısıdır.Geç dönemin Zerdüştileri, onu bir melek haline dönüştürerek kendi dinlerine tekrar aldılar. Xvarr, Mithra'dan tekrar Yima'ya geçti. Ama ondan, hataları devam edince tekrar aynı kuş şekline girerek ayrıldı. Xvarr'a bu kez de üçüncü taşıyıcı olarak (Yima'dan ve Mithra'dan sonra) Thraetaona el koydu. Zamyâd Yaşt (Yaşt;19,38-39), Xvarr'ın bir kez de insan gücünün sağlamlığını temsil eden mitolojik kahraman, Keresâspa tarafından tutulduğunu kaydeder. Ama ne olursa olsun xvarr Verethraghna sayesinde insanları bulmuş ve başlatılan otomatizma sayesinde onların kalplerindeki yerini alarak nesilden nesile sürmüştür..

thraêtoana sonrası; yarı somut kavalar

Daha önce de belirttiğimiz gibi, (Kozmik sayılmayan) Thraêtoana ilk planda üç oğula sahip olmuştu. Sairima, Tura ve Airyu. Bunlardan Airyu'nun (Bund; Aîrîk'in) iki oğlu oldu; Anastabô yada Anastax ve Anîdâr. Airyu'nun bir de Gûzak (Pâz veya Vîrak) adlı bir kızı olmuştu.. Airyu ve onun erkek çocukları, diğer iki kardeşi Sairima ve Tura tarafından öldürülünce; kız kardeşleri ve Aryan ülkesinin tek varisi olan Gûzak, dedesi Thraetoana tarafından gizlendi. O zamanlar, İslam inancında da yeri (Hz Adem'in çocuklarının insan neslini devam ettirmek için biribirleri ile evlenmelerinde) olduğu gibi, dede Thraetoana ile Gûzak'da evlendiler ve onların da bir kızları oldu. Bu kızın adını Barthman koydular.. Gûzak'ın varlığını haber alan Sairima ve Tura onu da öldürdüler. Thraetoana bu kez Barthman'ı da sakladı (Onunla da evlendi). Böylece aradan on nesil geçti. Thraetoana ve Barhman'ın bu evlilikten bir erkek çocukları olmuştu; Mânûs Xûrşed Vînîk. Bu kez de Barthman ile Mânûs Khûrşêd evlendiler ve bu evlilik sonucu onlar da bir erkek çocuk sahibi oldular; Mânûs Xûrnar.. Mânûs Xûrnar'ın da Mânûskîhar adını alan bir oğlu oldu. Bu yarı somut adam, hem Zarathuştra'nın hem de onun en büyük koruyucusu ve dinin yerleşmesinde en büyük emeği geçen insan olan Viştaspa'nın ortak atasıdır (veya bilimsel ihtiyatla konuşursak; öyle sayılıyor)..

mânûskihar

Thraetoana'dan itibaren, kavalar serisine mensup olan hükümdarlar, yavaş yavaş inandırıcı bir tarihi kimlik kazanmaya başladılar. Gerçi hala 500 yıl hüküm sürdüğü kaydedilen efsane yöneticiler ve kahramanlar vardı, ama bunlar secere itibariyle Viştaspa gibi, Zarathuştra gibi gerçek tarihi kişilere bağlanabiliyorlardı. Bunlardan biri de Mânûskîhar'dır (BR; 500, MÖ; 1130). Mânûskîhar veya Avesta'daki adıyla Manuşçithra, yukarıda etraflıca anlattığımız gibi, Thraêtoana'nın soyundandır. Avesta'da Mânûskîhar, Airyu'nun oğlu olarak geçer, ki bu, Thraêtoana'nın en genç oğludur. Yazılı belgelerin azlığından dolayı eski Aryan tarihinde mitoloji ile gerçek tarih biribirine oldukça fazla karışmıştır. Mânûskîhar Aryan ülkesinde hükmünü sürdürürken, Tura'nın soyundan gelen ve Turan Ülkesi'nin yöneticisi olan Frâsîyâv'ın (Afâsyab=Franghrasyan) saldırısına uğrar. Mânûskîhar, bir kısım Aryalı ile birlikte Padaşxvâr Dağ silsilesinde bulunan ve Dûşxvâr-Gar adı verilen bir kalede oniki yıl kuşatma altında tutulur. Bu dağ silsilesi, Hazar Denizi'nin güney-batısı'nda, yani Medya'da idi. Onu kuşatma altında tutan Frâsîyâv'ın soy ağacı şöyledir: Kendisi, Pashang'ın oğludur. Pasang'dan itibaren ise yukarıya doğru ataları şöyle sıralanır: Pasang, babası; Zaêsm, onun babası; Tûrak, onun babası; Spaênyaspa, onun babası; Dûrôşaspa, onun babası; Tura (Tûg).. Tura ile Arya'nın nesiller boyu süren ve efsanevi olarak nitelenebilecek rekabeti burada açıkça dile getiriliyor. Frâsîyâv, efsanede geçen div ile özdeştir. Yani O, Apâôşa'nın yaptığı gibi, İranlılar'ın suyunu kesip kullanıyordu. Aslında Frâsîyâv, Apâôşa'yı şahsında somutlaştıran bir başka mitolojik kavramdır. Bu efsane Medya'da sık sık pişirilerek sunulmuştur. Aryalılar'ı bu müşkül durumdan ve kuşatma altından Aghrêrad'ın komuta ettiği İranlılar'ın kendileri [Yazdan'ın (yani tanrının) yardımıyla] kurtardı. Buradaki Aghrêrad ise, somutluk kazandırılmış Tistrya'dan (Sirius Yıldızı) başka bir şey değildir.

Zarathuştra'nın Bahdin'i tebliğ etmesinden 528 yıl önce (BR; 528, MÖ; 1058), Spenta Armaiti (Spendarmad) Mânûskîhar'a gelerek, bu hak dininin esaslarını ona anlattı (ona tebliğ etti). Tanrı Ahura Mazda'nın bir veçhesi olan Spenta Armaiti'nin bu hareketi, Kutsal Aryan Ülkesi'ne karşı kötü emeller besleyen yabancılara da bir cevaptı. Spenta Armaiti, hak dinini tebliğ ederken o kadar parlak giyinmişti ki, kendisi bir Hâsar (2000 adım) uzaklıktan fark edilebiliyordu (görülebiliyordu). O (kadın, yani melek) yeleğinin üstüne bağlanmış altından yapılmış bir kutsal kemer taşıyordu, ki bu Mazdacılar'ın dini idi ( bu kemer Mazda dinini temsil ediyordu). Kemere takılı olarak 33 halka vardı. Bu 33 halka insanların işlemesi muhtemel olan 33 günahı temsil etmektedir. Bu kemeri bağlayanlar, bu günahları işlemekten uzak dururlardı. Dini kitaplarda yer alan bu metinden de anlaşıldığı kadarıyla, Mânûskîhar Zerdüştiler'in peygamber olarak kabul ettikleri ilk efsanevi insanlardan biridir. Onun kavaler serisindeki yeri bundan dolayı önemlidir. Söz 33 rakkamının öneminden söz açılmışken ufak bir hatırlatmada bulunalım; 33 rakkamının İslamiyete; tesbih çekmede, tesbih tanelerinin sayıları söz konusu olduğunda aynen geçtiğini görürüz.

Mânûskîhar'ın efsanevi hükümdarlığı 500 yıl sürdü (tıpkı Thraetoana gibi). Bu süre içerisinde üç oğlu oldu; Vistaura, Dû Râsrõbõ, Nôdar (Avesta'da Naotara). Bunlardan ikisi; Nôdar ve Dû Râsrõbõ çok önemlidirler. Bu önemli tarihi şahsiyetlerin aileleri, Ormiye gölünün 60 parasang= 240 kilometre kuzeyinde, şimdi de Kürtler'le mukim olan bir bölgede yaşardı. Bunlardan Nôdar (Avesta'da; Naotara) Viştaspa'nın, Dû Râsrõbõ ise Peygamber Aşo (Dürüst) Zarathuştra'nın atasıdır. Nôdar, Viştaspa'nın ailesinin geldiği mıntıka olarak kabul edilirken, Dû Râsrõbõ'nun oğlu Râk'ın (Airic, Rajan da deniliyor) adı ile de Zarathuştra'nın geldiği mıntıka anılmaktaydı. Râk, Ragha'nın Pehlevice'deki okunuşudur ve bu şekliyle kaynakların bir kısmında Zarathuştra'nın doğduğu yer olarak, O zamanlar Doğu Medya'da yer alan Ragha gösterilmiştir. Oysa biz şimdi şunu net olarak görüyoruz: Eski Aryan köyleri, köyün ”patiş”inin (reisinin) adı ile anılırdı. Misalimizde Zarathuştra'nın atalarından ”Râk”, bulunduğu köyün ve mıntıkanın patişi, yani lideri idi. Bundan dolayı köyü veya mıntıkası ”Râk” veya ”Ragha” olarak anılageldi. Peygamberin dedesi olan Patigrataspa sonradan daha önemli bir pozisyonda bölgesel liderliği kazanınca bu kez köyün (mıntıkanın) adı onun adıyla, yani; Patigrataraspa mıntıkası olarak anılmaya başlandı. Mıntıka bu isimle Zarathuştra'nın doğum yeri olarak günümüze kadar geldi ve klasik yayınlarda böyle yer aldı. Bu isim verme olayı değişik bir şekilde de olsa şahıslara verilen adlar için de geçerlidir. Misalimizi yine Peygamber'in ailesinden alalım: Babası Pouruaspa'dır. Pouruaspa, günümüz Kürtçesi'nde de ”çok atları olan” anlamına gelir. Avesta'da (Afrîn Paighamber Zartûşt Yaşt, 4) da gerçekten Peygamber'in, Pouruaspa kadar çok atlara sahip olması dilenir.. sahip olunan meziyet veya sıfata göre isimlendirme o zamanlar Medya'da hakim isimlendirme eğilimiydi.

Yukarıdaki kısa açıklamamızdan sonra şimdi seriyi takibe devam edebiliriz..

kavalar serisi (devam)

Nôdar'ın üç oğlu oldu; Vistauru (Şahname'de; Gustahm), Tûs ve Agâimasvâk.. Bazı kaynaklar bunlardan Tûs'un, bilinmeyen bir sebeple Parthava'ya geçtiğini ve kendi adıyla anılan Tusa şehrini kurduğunu kaydederler. Bu şehir, Aryanlar'ın; Mada ve Parsa kolları'nın bugünkü coğrafyalarına yayılırken kullandıkları geçidin ağzında bulunan yolun üzerindedir. Zarathuştra'nın tebliğ ettiği dinin en büyük destekçisi ve yayıcısı olan Bahdin'in ilk azizi Viştaspa, Tûs'un soyundandır. Agâimasvâk'ın ise dört çocuğu oldu; Tûmâspa, Kanak-i Barzişt ve Arawisanaspa adlarındaki erkeklerle Vaêtand-i Râghiôid adlı kız. Tûmâspa'nın oğlu Kava Kavata (Key Kubat) İran Aryanileri'ne yönetici olacaktı (BR; 380, MÖ; 1010). Kava Kubata, Avesta'nın nitelediği şekliyle‚ çok bilge idi. Birgün bir nehrin kıyısında bulunurken, iki amcası ve halasının (yukarıda adlarını zikretmiştik) bir çocuğu nehirde kendi kaderine terk ettiklerini görür. Çocuk beline kadar inebilen bir bez parçasına (kuspûd) sarılıydı ve bir ”kapı-eşiği”nin (kavâdakân) üstündeydi. Soğuktan donmuş olan bu çocuğu farkeden Kava Kuabata onu kurtardı, büyüttü ve yetiştirdi. Bu Kava ona ”titreyen çocuk; Uzava” adını takmıştı. ”Titreyen Çocuk” daha sonra büyüyecek ve Kava Uzava olacaktı. Ondan sonra ise Kaî Kâûs (Kozmik Kavi Gaus) tahta geçti (BR; 360, MÖ; 990).

Kaviler serisine baktığımızda, bunlardan gerçek tarihi şahsiyetler olarak gösterilenlerinin milatta çok önceleri yaşamış gibi gösterildiklerini görürüz. MÖ 900'lü yıllardan öncesinde ise İran Aryanları'nın temelini teşkil eden Mada ve Parsalar'ın bugünkü vatanlarında izlerine rastlamak mümkün değildir. O zamanlar Aryanlar'ın bu kolları daha henüz Sogdiana (Ortaasya) ve cıvarlarında barınıyorlardı. Oysa bu kavalardan bazıları, mesela; Uzava, MÖ 1010 yılında hükümdar oluyor veya kavalık unvanına kavuşuyor gibi görünüyor. Buna göre ya Uzava ve onun durumundakiler Med veya Pers olsalarda İran'a gelmiş değildirler, ya da tarih ve yer tesbitinde bir hata vardır. İsimlerin tümünün Avesta'da yer alması, bu kavaların ya aynı Aryan gurubundan olmasını veya adı geçen figürlerin Aryan guruplarının daha henüz ayrışmadıkları bir coğrafyada ortaya çıkmalarını zorunlu kılıyor. Bu olgu kabul edilirse, sonradan Bundahışn gibi güçlü ve bir dereceye kadar da inandırıcı dinsel yayınlarda, kavaların en aşağısından bazılarına uygun görülen coğrafya havada kalacaktır. Gerçekten, Brahmanlar'ın Rg Vedası'na baktığımızda, pek çok mitolojik figür gibi, bu kavaların da benzerlerini orada bulabiliriz. Mesela Thraetoana'ya benzer bir Trita Âptya var Veda'da. Vivanghvant, Vivasvant'tır orada. Taxma Urupa, Tvastar Visvarupa'dır. Homa, Soma olarak devam etmiştir Veda'da. En önemlilerinden biri olan Yima, Veda'daki Yama veya Yami'dir vs.. Bu benzerlikler, biribirinden kopya çekme zorunluluğunu dayatmaz. Çünkü adı geçen figürlerin benzer yanları olduğu gibi, çok derin diyebileceğimiz ayrı tarafları da vardır. Ama sarsılmaz bir gerçek bu benzerliği izaha yeterdir kanısındayım, o da şu: İran Aryanları ile Hindustan Aryanları'nın dinsel inançları aynı mitolojiden; yani kadim Aryan mitolojisinden beslenir. Bundan dolayı, bu gibi müşterek mitolojik kavramlar Aryanlar'ın ayrışma döneminden çok önceki çağlardan köklerini alabilirler..

Aryanlar'ın Hint ve Önasya kollarının sahip oldukları dinler, aynı mitolojik temellere sahiptirler demiştik. Bu kardeş halklar büyük ayrışmadan sonra da dinle ilgili konularda yakın ilişkilerini sürdürdüler. Bu ilişkilere ait izleri hem Avesta'da, hem de Pehlevi kaynaklarında bulmak güç değildir. Mesela 16. Yaşt'ta adı geçen bir Gaotama var. Asıl adı Cangranghâcah olan bu din adamı, Zarathuştra ile tartışmaya girişen Hindustan'lı bir rahiptir ve Brahman'dır. Bunun gibi pek çok git-gellere rastlanabilir. Bazı rahipler; misyonerler gibi İran'da veya Hindustan'da karşılıklı olarak yerleşmiş ve dinlerini yaymaya çalışmışlardır. Bu ise tabii olarak karşılıklı etkileşimi birlikte getirmişti. Biribirlerinin dinlerinde bulunan ve eski Aryan mitolojisinin değişik varyantlarının tartışıldığı; 33 sorulu imtihanlar uzun süre eksik olmayacaktı aralarında. Zaten Zarathuştra'nın getirdiği dinde de; Aryan mitolojisi açısından meseleye yaklaşırsak, eski ile köprüleri tümden atmayan bir devamlılık vardır. Bu din, kısmen de olsa, eski Aryan dininin reformasyona uğratılması ile oluşmuştur. İran ve Hint kollarında geçerli olan bazı mitolojik enstrumanların biribirine karışmış olabileceğini görmek ve durumu bu açıdan anlamak lazımdır. Aynı etkileme, daha farklı bir açıdan da olsa, batıya doğru da vukubulmuştur. Grek Mitolojisi'nin gözde elemanlarının Avesta'da yer aldığını görmek, kendisini Grek uygarlığı'nın büyüsüne kaptırmış olanlara garip gelebilir. Ama ciddi araştırmacıların tümü, Medyalı rahiplerin batıya doğru göç ederken, Grekli düşünürlere, İranlı Aryanlar'ın mitolojilerini hediye olarak götürdüklerini çabucak farkedebilmişlerdir. Bu mitolojik figürlerden biri olan Mithra, Grek ülkesini de aşarak, ününü Italya'ya, Romanya'ya, Macaristan'a, Almanya'ya, İngiltere'ye, İspanya'ya vs.ye kadar taşırabilmiştir.

Bu durumda figürlerin yerli rahipler tarafından mahalli coğrafyalara adapte edildikleri düşünülebilir. Ama Aryan Mitolojik Figürleri gerçek tarihi şahıslara dönüştüklerinde işler değişir. Bunların İran'da ortaya çıkanlarını Hindustan'da aramak, umutsuz bir çabadır artık. Eğer bu konuda zorlamalara girişilirse tarihi gelişim içinde sorunları ele almak imkânsız hale gelir. Mesela; mitolojik Uzava ile somut olan Uzava'yı aynı kefeye koyarsak, tarih içinde büyük bir boşluğun oluşması kaçınılmazlaşır. Bunun gibi şeyler Key Kubad, Key Kavus, Key Xusrew, Kava Lohraspa (Lohrasp) vs söz konusu olduğu zaman da geçerlidir. Önümüzde tek çıkmaz vardır; o da yukarıda adı geçen kişilerin yaşadıkları farzedilen tarihsel dönem ile ilgili uyuşmazlıktır, ki bu Peygamber'in kendisi için de geçerlidir. Bunun başlıca sebebi ise, o dönemi yaşayan İran Aryanları'nın, Madalar olsun, -kısmen de olsa- Parsalar olsun, çok az yazılı tarihsel belge bırakmalarından dolayıdır.